Namık Kemal Zeybek
namikkemal@haberhergun.com
02 Ocak 2016, 21:34
İşte bu şartlar altında ilk borç alma, Dent
Palmer and Company aracılığıyla yapıldı. 3 milyon İngiliz Lirası tutarındaki
borçlanma tahvillerinin faizi yüzde 6, ihraç fiyatı ise yüzde 80 idi. Yani 100
lira borçlanılıyor, gerçekte 80 lira alınıyordu. Ayrıca bankalara bir sürü
komisyon ödeniyordu. Bu nedenle, Mısır Vergisi gibi sağlam bir karşılık da
gösterildiği hâlde, 3 milyon İngiliz lirası borçlanan devletin eline 1.5 milyon
geçti.
İlk borçlanmalar dizisinin sonuncusu,
1874 yılında yüzde 43.5 ihraç fiyatı üzerinden aktolundu. İşin ilgi çekici
yanı, “Aman para verin.” diye yalvaran her zaman biz değildik. Batı
sermayedarları ve onları destekleyen hükümetleri, “Borç para alın.” diye bize
baskı yapıyorlardı. İngiliz devlet adamları Parlamentoda, Osmanlı borç alımının
başarısını sağlamak için Türkiye’ye övgü düzüyor, Abdülaziz gibi padişahları
göklere çıkarıyorlardı: Türkiye zengindi ve kalkınma yolundaydı.
Değerli okuyucum günümüzü
anlatmıyoruz. Tarihimizden söz ediyoruz. Siz günümüzü anlattığımızı mı
sandınız.
1838 Osmanlı-İngiliz Ticaret
Antlaşması sonucunda ülkemize liberal kapitalist uygulamalar girdi; Osmanlı
ekonomisi çöktü. 1854’te borç almaya başladık. Borçlarımızı ödeyemeyince neler
olduğunu hatırlayalım:
Ruslar, Rus taraflısı bilinen ve
“Mahmudof” denilen Mahmut Nedim Paşa’yı, İngilizler ise Mithat Paşa’yı
tutuyorlardı. Osmanlı Yönetimi, 1875 yılında belli bir süre borç faizlerinin
yüzde 50’sinin ödeneceğini açıklaması üzerine, Avrupa’da kıyamet koptu. Osmanlı
Devleti’nin toprak bütünlüğünü garanti ettiğini unutan Avrupa, borcunu ödemeyen
imparatorluğa Ruslar eliyle bir ders verdi. Ruslar, ancak Yeşilköy önlerinde
durduruldular. İngilizlere Kıbrıs adası rüşvet verilerek, Rusların empoze
ettiğiağır şartlar biraz hafifletilebildi. Bununla birlikte, borçlar konusunda
bütün Avrupa devletleri ortak bir görüşe sahipti. Nitekim 1878 Berlin
Kongresi’nde, Türk Baş Delegesi Kara Todori Paşa’nın itirazlarına rağmen, devletler,
İstanbul’da, Osmanlı Maliyesini yönetecek milletlerarası bir malî komisyon
kurulmasını kabul ettiler. Devlet bütçesini bu komisyon yapacak ve
uygulanmasını denetleyecektir! Bu kararın Babıali’de yarattığı telaş içinde
ehvenişer sayılan Düyun-u Umumiye Sistemi (Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Varidat-ı
Muhassasa İdaresi),“Muharrem Kararnamesi” ile 1881’de yürürlüğe kondu.
Bütün devlet gelirlerinin yüzde 31.5’u
Düyun-u Umumiye elindedir. Yalnız tütün, tuz vb. gibi dolaylı vergiler değil,
dolaysız vergilerin yüzde 22,9'u da bu kurumun kontrolündedir.
Düyunu Umumiye Meclisi vergileri
toplamak için geniş bir örgüt kurmuştur. 1912 yılında bu idarede 8931 memur
çalışmaktadır. Bunların 5653'ü sürekli, 3253'ü geçicidir. Taşrada İdarenin 693
memuriyeti vardır 1910 yılında ise, Maliye Nezareti'nin memur sayısı 5472'den
ibarettir. Parvus’ün deyimiyle, örgüt, “o derece metindir ki, hin-i hacette
Maliye Nezareti yerine kaim olabilir.”
.