TÜRKÇÜLER'İN DÜŞMANLARI

TÜRKÇÜLER'İN DÜŞMANLARI


"Türkçülük, Türk milletini yükseltmek demektir."
Ziya GÖKALP

"Türkçü, milli çıkarları şahısların üstünde tutan, milli mukaddesata ve geçmişe saygı gösteren, görev ahlakı yüksek olan, haksızlıklarla savaşta korkusuz bir insandır."
Hüseyin Nihâl ATSIZ

Türkçüler; Türk'çe konuşan, Türk'çe duruş gösteren,Türk'çe yaşayan, Türkistan Davası'na ve Türk'ün Cihan Hakimiyetine gönül vermiş kimselerdir.

Günümüzde Türkçüler'in iki düşmanı vardır;

1- Zamanında başaramamış komunist artığı şovenistler,
2- Soysuzluğu din zanneden Türk düşmanları...

Bu iki yağı (düşman) son yıllarda Türkçüler'in kafalarını karıştırmak için ortak bir harekat yapmaktadırlar.

-Birinci yağılar, İslâm dinini Türkçülüğün karşısında göstermeye çaba ederler ve arap kültürünü din gibi görenlerin olduğu bir yerde, Türkçülere İslam'a hakaret etmeyi dikte ederler.Bunlara kanan Türkçüler ise , Türkçülüğün inanç sistemlerine değil Türk Milleti'nin kültür bakımından asimile olmasına karşı olduğunu idrâk edemezler ve yarın beraber el ele verip Türk Birliği kuracağı kandaşlarının inançlarına hakaret ederler.

Birinci yağılar; Türkçülere atalarını 610 öncesi olarak kabul etmelerini dikte ederler, halbuki Türkçülük ata kim olursa olsun Türk'çe yaşayan ataları baş tacı etmek ile olur. Ama bunları idrâk edemeyen bazı Türkçüler bu yağılara inanır ve Türk Milleti'nin büyük bir kısmının inancı olan İslam'a olmadık sözler söyleyip, Türk'ün kıymetini biliyorum deyip Türk'ü üzerler.Böylece bir numaralı yağılar, Türkler arasındaki birliği ve dirliği bozdukları ve Türk Birliği'nin kurulmasını geciktirdikleri için başarılı olmuş olurlar.

-İkinci yağılar, Peygamber Efendimiz'e peygamberlik geldiği zaman, ilk olarak gidip Habeşistan Kral'ı, Bizans İmparatoru'na değil, eşi ve ailesine tebliğ ettiğini görmezden gelip, İslamiyetin aile ve akraba yani kan bağlarını hiçe saydığı gibi bir yalanı ortaya atarlar ve "soysuz" Müslüman yetiştirmeye gayret ederler. Buna kanan Müslüman Türkler'de , Türkçülüğü şiar edinmişlere faşist diyerek saldırırlar. Emevi kültürünü din edinmişlerin ortaya attığı ayrımcı fitnelere kanıp, İslâm'a saygılı Türkçülere olmadık sözler söylerler.

Rabbimiz'in beşeriyet için emrettiği üzere; İnsanın ırkını dolayısı ile atasını seçemediği yerde, ata diye 610(*) yılı sonrasını kabul ederler. Buna kanan bazı Müslüman Türkler, 610 yılından önce doğan atalarını (sanki 610 yılı öncesi doğmak Onların elindeymiş gibi) kabul etmezler. Bilmezler ki; Ata eğer zulüm etmiyor ise atadır ve Kur'an-ı Kerim'de ata'ya saygı üzerine birçok ayet ve Peygamber efendimizin zulüm etmeyen atalarına sahip çıkma üzerine birçok hadisi vardır.

Düşünmezler ki; Peygamber Efendimizi'n amcası Ebu Talip Müslüman olmadığı hâlde, Peygamber Efendimiz atası, akrabası, kan bağı var diye onu sevmiş ve saygı duymuştur.

İkinci yağılar ve onlara inanan Müslüman Türkler;

Bir sahabenin;
"Kişinin kavmini sevmesi asabiyet/ırkçılık sayılır mı?" sorusuna,
Peygamber Efendimiz'in verdiği cevabı, 
"Hayır; asabiyet/ ırkçılık, kişinin kavminin yaptığı zulmüne yardımcı olmasıdır.” 
(bk. Ahmed b. Hanbel, 4/107; Mecmau’z-zevaid, 6/244), 
...hadis-i şerifini yok sayıp, tarihte hiçbir Türk zulüm etmediği için kavmini yani ırkını seven , iyi ve yüksek yerlerde olmasını isteyen Türkçüler'e; İtalyanlar'ın bir zamanlar zulüm yapmak için uydurdukları ve birçok masumun kanını döktükleri "faşizm"e inanan "faşist" damgası vururlar.

Bu iki yağının fitneleri ile aslında özünde çok iyi anlaşacaklar ve ortak uzak ülkü yolunda beraber kol kola gidecekler birbirlerine düşman olurlar...

Hâlbuki, bu iki yağının fitnesine kanıp birbirine hakaret eden ve düşmanlaşanlar fotoğrafa doğru noktadan baksalar, iki tarafın da istediğinin, Dünya'da "adalet" ve "nizam" olduğunu göreceklerdir...

Dert eğer Türkçülük ise, Türk'ün yükselmesi ve acunda Türk kanı akmasın ise, Kızıl Elma, Türkistan Davası, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Türk için "adalet" ve "nizam" demektir.

Eğer dert İslam ise, Ümmet-i Muhammed'in refah içerisinde olması ve katledilmemesi ise Kızıl Elma, Türkistan Davası, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Müslüman için "adalet" ve "nizam" demektir...

Zirâ tarih bize göstermiştir ki, hangi yüzyılda olursa olsun, Türk hiçbir topluluğa, hiçbir millete zulmetmemiştir. Yarın Büyük Türkistan kurulup, cihana hâkim olunca yine etmeyecek, akan mazlum kanları ( ki çoğunluğu Türk ve Müslüman kanıdır) duracaktır. 

O zaman bu düşmanlık niye bu iki yağı tarafından aramıza sokulmaktadır?

Güney Azerbaycanlı Caferi mezhepli Tebriz'li Türk'ün, Ehl-i Sünnet mezhepli Anadolu Türk'ü ile "mezhep" kavgası yüzünden birbirine girmesi,

Hristiyan Gagavuz Türk'ünün, Müslüman Türkmenistan Türk'ü ile kol kola vermemesi,

Gök Tanrı İnancını seçmiş Türk ile Müslüman Türk'ün Türk Birliği için bir araya gelememesi;

ve böylece dünyada akmış, akan ve akacak Türk ve Müslüman kanının hesabını soracak, Büyük Türkistan'ın kurulmaması ve Türk'ün Cihan Hakimiyetine engel olmak için bu fitneler içimize sokulmaktadır...

Türklük seçilemeyecek iken, İslam seçilebilecek bir olgudur. 
Bu yüzdendir ki, ısrarla bu iki önemli değeri aynı koltukta taşımak yerine, birbiri ile düşmanlaştırmak veya biri olursa diğeri olmaz gibi saçma dogmaları dikte etmek en başta İslâm'a ve Türklüğe ihanettir.

Türkçülüğün; dine değil de Türk Kültürü'nün başka milletlerin kültürleri karşısında asimile olmasına karşı olduğunu neden kimse görmek istemez?

Bilge Kağan budizm konusu hakkında Vezir Tonyukuk ile istişare ettiğinde acaba Tonyukuk Türkler'in bu dine girmemesini din açısından mı, yoksa budizmi seçenlerin genellikle konar-göçer yerine, yerleşik olması ve bu nedenle alışık olmadığı bir durumla karşılaşıp herhangi bir saldırıya her zaman hazır olan Türkler'in yerleşik olma ile rehavete kapılacağını düşündüğü için mi karşı çıkmıştır.

Yani kısacası, mesele din midir yoksa kültür müdür?

Zamanımızda birçok kavram ve anlam karmaşasının içerisinde birilerinin Türkçü deyince "faşist" birilerinin de "İslam" deyince "arapçı" anladığı şu günlerde;

Bu meselelere takılıp kalmaktansa esas olanın;
Türk'çe duruş olduğunu, zaten Türk'çe duruş gösterenin İslâm açısından da sorun olmayacağını bilmek ve bunun üzerine uzak ülküyü temellendirmek ve Türk Birliği nasıl pratiğe dönüştürülebilir sorusunun üzerinde kafa yorup, düşünmek ve sonuca ulaşmaya çalışmak Türkçülüğün gereğidir...

Zirâ Türk Birliği ve sonrasında Türk'ün Cihan Hakimiyeti düzeni, sadece Türkler'in ve Müslümanlar'ın değil bütün insanlığın kurtuluşu olacaktır. 

Şimdilerde, Türkçülüğü İslam dışı kabul edenler kadar inançlarımızı Türkçülüğümüz'e engel görenler de yarın Türk cihana hakim olup, dünyada akan Türk ve Müslüman kanlarının hesabını sorduğunda şimdi hakaret ettiği biz Türkçüler'den özür dilemek zorunda kalacaklarını asla unutmamalıdırlar.

Bunun içindir ki;

Din ile Kültürü birbirinden ayıramayan ve inanmayı, aidiyetine sahip çıkmamak zannedenler oldukça, 

Biz Türkçüler daha da sesli olarak fikriyatımızı anlatmamız gerekir. 

Zirâ birileri yine bizi bölmek istiyor, bir araya gelmemizden korkuyorlar...
Onlar korksunlar...
Korksalar da, pussalar da;
BİZ GELECEĞİZ!!!

Çocuklarımız kan kardeşleriyle, 
Issık gölü kenarında piknik yapana, 
Balkaş Gölünde beraber kopuz dinleyene, 
Ye-nisey ırmağının kenarında oynayana,
Tanrı Dağları gölgesinde birlikte dua edene kadar;

D U R M A Y A C A Ğ I Z ! ! !

Bir gün Mutlaka;
Ata Yurdumuzda Ötüken'de atlarımızı otlacağız...

Türklük aşkı yanan, Rabbi'nin rızasını gözeten ve hakka girmekten korkan canlara selâm olsun;

Tanrı Türk'ü Korusun ve Yüceltsin!

Murat ÇALIK

*M.S 610 yılı : Hz.Muhammed (s.a.v)'e Peygamberliğinin tebliğ edildiği yıl. 


http://muratcalik.com/9-turkculern-dusmanlar.html

13-09-2014