Namık Kemal Zeybek
namikkemal@haberhergun.com
30 Aralık 2015, 09:56
Avrupa fabrikalarının rekabetinden, önce
pamuklu sanayi zarar görmüştür. İstanbul ve Avrupa Türkiye’sinde bu sanayi
zayıflatılmıştır. Fakat pamuğu aile içinde işleyenler, sefalete düşmek
pahasına, dayanmışlardır.
Serbest ticaret yoluyla mucizeler vaat eden Urquhart,
“İngiliz pamuk ipliklerinin ithali dolayısıyla, kazançlar yarıya, hattâ bazen
üçte bire inmiştir. Ancak bu ithâlat, dâhilde fiyatları düşürmek ve Türkiye
pamuk ipliklerinin ihracatını durdurmakla beraber, aile sanayinin hissedilir
derecede yerini alamamıştır.” demektedir. Fakat zamanla sanayinin çöküşü
hızlanmış ve yaygınlaşmıştır. Önce pamuk, sonra ipek sanayi buhrana
sürüklenmiştir. Viquesnel, 1845-1855 yıllarına ait olan eserinde Şam, Halep,
Amasya, Diyarbakır, Bursa gibi şehirlerde, ipek tezgâhı sayısının gittikçe
azaldığını yazmaktadır, Hommaire de Hell'e göre “boyalı bezlerin bütün halk
sınıflarına nüfuzu” ipek sanayini yıkmıştır.
1847'den önceki yıllarda Bursa, 25 bin
okka ipek işleyen bir tezgâha sahipken, işlenen ipek miktarı 4 bin okkaya,
tezgâh sayısı 75'e düşmüştür. 1851'de Mordtmann, “Unutmayalım ki, İstanbul'da
hâlâ, hemen hemen hiçbir ecnebi ipekli kumaşın ithal edilmediği zamanları pek
iyi hatırlayan birçok tacir vardır. Hâlbuki şimdi, Marsilya ve Triyeste'den
gelen her vapur, Milano, Lyon ve İsviçre'den balyalarca ipekli getirmektedir.”
demektedir.
Serbest ticaret döneminde, bir köylü
sanayi sayılabilecek olan ipek ipliği yapımı dahi sarsıntı geçirmektedir.
Köylü, iplik yapımı yerine, kozayı işlemeden satmaktadır. Mordtmann’a göre
“birçok yıldan beri, gerek Amasya’da gerek Türkiye’nin öteki yerlerinde,
kozalar, Avrupa kurumları tarafından satın alınmaktadır. Bu durum, Türk sanayi
bakımından sakıncalı ise de, üretici, iplik yapımı yerine, koza satmaktan daha
çok yararlanmaktadır. Avrupa iplikçisi, Türk iplikçisinden daha yüksek fiyatlar
ödediği sürece, bunun önüne geçilemeyecektir.”.
1932 yılında Millet Meclisi’ne sunduğu
bir raporda, Milletvekili Hayrettin, eskiden bir ipek şehri olan Bilecik’in
serbest ticaretten sonraki durumunu şöyle özetlemektedir: “Vaktiyle gümrük
kapılarını ardına kadar açtığımız sıralarda, Avrupa iplikçisi, Bilecik
vilâyetinde dutlukları kökünden söküp atmıştır.”
Böylece 1838-1850 arasında yerli
üretim yok oldu. Yüzyılların birikimi Avrupa mallarını satın almak için
harcandı. Yeniden satın almak ve yeni hayat biçimini sürdürebilmek için
dışardan borç almak ihtiyacı ortaya çıktı. Batılıların istediği de buydu.
İlk borçlanma anlaşması, Reşit
Paşa’nın sadrazamlığı sırasında, 1850 yılında yapılmıştır. Ne var ki, eski
tereddütler sürdüğünden, Reşit Paşa, sadrazamlıktan uzaklaştırılınca, Bakanlar
Kurulu borç alma mukavelesini feshetmiştir. Devlet, bu yüzden 2 milyon 200 bin
Frank kadar bir tazminat ödemek zorunda kalmıştır. Fakat 1854’te borç alma
çığırı açılmıştır.
Devam edecek
.