800 Kazak Türk'ü

Bundan yıllarca önce, Doğu Türkistan’ın kuzey bölgelerinde yaşayan Kazak Türkleri’nden 10.000 kişilik bir grup, komünist Çinlilerle vuruşa vuruşa Tibet’e gelmiş ve Himalaya dağ geçitlerini aşarak
Hindistan’a geçip oradan da Türkiye’ye ulaşmıştı. Birkaç yıl süren bu destani yürüyüşte 10.000 Türk’ten ancak 2.000 tanesi sağ kalmış; çarpışmalarda, soğuklarda, dağ hastalıklarında kırılan binlerce büyük küçüğü anayurtta, Tibet yaylasında ve Himalayalar’da bırakarak Türkiye’ye sığınmışlardı. Bunların ne kadar iyi ve temiz ahlaklı insanlar olduğunu, kendilerini görenler, tanıyanlar bilir.


Şimdi öğreniyoruz ki 800 kişilik yeni bir grup Çinlilerle çarpışa çarpışa Afganistan’a sığınmıştır. Onların kaç kişiyle yola çıktıklarını bilmiyor, yalnız Dadaloğlu gibi ”ölen ölmüş, kalan sağlar bizimdir” demek istiyoruz. Gazetelerden birinin verdiği habere göre Mart sonuna kadar bu Türkler, Türkiye tarafından alınmazsa Afganistan bunları Kızıl Çin’e geri verecektir.

Bir komünist devlete geri verilen kimsenin işkence ile ölüme verilmiş demek olduğunu artık herkes biliyor. Bu 800 kişi Türk değil de herhangi bir milletin çocuğu olsa bile onların Komünist Çin’e geri verilmesi vicdanları sızlatır.

Millet Meclisindeki bütçe konuşmalarında bu konunun ele alınması dolayısıyla Türkçüler Derneği tarafından Sayın Dışişleri Bakanına bir mektup gönderilmiştir. Bu mektubu aşağıya alıyoruz.

14 Mart 1964
Sayın Feridun Cemal Erkin
Türkiye Dışişleri Bakanı

Sayın Bakan,

Millet Meclisindeki bütçe konuşmaları sırasında, şimdi Afganistan’da bulunan Doğu Türkistanlı 800 Kazak Türk’ünün hayatları konusunda söylenenler, size başvurmaya bizi mecbur etti. Bir mebusun beyanlarından öğrendik ki, Komünist Çin’le çarpışarak Tibet yaylası üzerinden Afganistan’a geçmeyi başaran bu 800 Türk’ü, Afgan hükümeti tarafından Çin’e geri verilmekten kurtaran şey, sizin müdahaleniz olmuştur. Yine aynı demeçten öğreniyoruz ki, Mart sonuna kadar Türkiye, bunların yol parasını vererek Türkiye’ye gelmelerini sağlayamazsa, 800 Türk, boğazlanmak üzere Çin’e teslim edilecektir.

Biz, ”bizim için Kıbrıs davası diye bir konu yoktur” diyecek kadar gafil ve aciz dışişleri bakanları görmüş insanlar olarak, sizin, Kıbrıs Türkleri’nin haklarını savunmak üzere yad ellerdeki ölesiye, bitesiye savaşınızı ve 800 Orta Asya Türk’ünün hayatını kurtarmak için yaptığınız müdahaleyi her zaman saygı ile anacağız. Şunu da düşünmekten kendimizi alıkoyamayacağız ki, Kıbrıs Rum’undan daha alçak ve daha rezil olan Komünist Çinli’ye 800 Türk’ü geri verdirmek, verilmesine seyirci kalmak milli tarihimiz için silinmez bir leke olacak, gelecek nesiller bizi nefretle anacaktır.

15 milyarlık bütçesi olan bir devlet için 800 insanın hayatını kurtarmak üzere, en çok bir milyon lirayı bulup çıkarmak elbette bir mesele değildir. Bununla beraber devlet, bu parayı bulamayacak kadar yoksulsa, milletten isteyebilir ve Kıbrıs Türkleri için ufak bir himmetle yedi, sekiz milyon lira toplayan Türk Milleti, büyük, fakat talihsiz mazimizin hatırası olan 800 kişi için de gerekli bir milyonu düşünmeden verebilir. Bir milletin, elde silah vuruşurken bir milyon çocuğunu kaybetmesi acı fakat avunması olan şanlı bir olaydır. 800 evlâdnı kan içici düşmanlarına vererek boğazlatması ise, hiçbir mazereti ve tesellisi olmayan, akıl dışı bir faciadır.

Vaktiyle Macar ve Polonyalı mültecileri vermemek için iki büyük devletle savaşı göze almak yiğitliğini gösteren bu devlet ve bu millet mi bugün kendi soyundan olanları düşmana teslim edecek? Atom çağında olmamıza rağmen, insanı insan yapan şey, nihayet, uğrunda ölümü göze alacağı birkaç düşünceye bağlı olmasıdır.

İşe karışmanızla Çin’e verilmesini önlediğiniz bu Türklerin anayurda gelmesi için gerekli ödeneği bulmak, bu mümkün değilse milletten istemek hususundaki yurtsever davranışınız hakkında bir cevap beklediğimizi saygılarımızla arz ederiz.

Türkçüler Derneği Başkanı

ATSIZ