Makaleler 10 Haziran 2014 Ali KÜLEBİ
Her 24
Nisan yaklaştığında, günün dış politikasının gereği sözde müttefikimiz olan
bazı ülkelerin
basın ve medya organlarında yıllardır sürdürülmeye çalışılan sözde soykırım iddiaları ve bununla ilgili sözde tehditler yeniden ele alınır. Çoğu zaman bu konu özellikle ABD medyasında yaygındır. Çünkü bu ülkede ciddi bir Ermeni lobisi mevcuttur ve bu lobinin bir kısım profesyonel yöneticileri Türk düşmanlığından ekmek yemek üzerine yaşamlarını biçimlendirmişlerdir. Bunlar geçim kaynağı olarak çalışmaktan ziyade son derece ince bir şekilde yalan üreterek yılda yaklaşık 300 milyon dolarlık bir propaganda pastasının önemli bir bölümünü aralarında bölüşürler ve tarihsel verilerin, gerçeklerin tersine Batı toplumlarını uyutma çalışmalarını sürdürürler. Bu doğrultuda yalan makinesini de bütün şiddetiyle çalıştırırlar.
basın ve medya organlarında yıllardır sürdürülmeye çalışılan sözde soykırım iddiaları ve bununla ilgili sözde tehditler yeniden ele alınır. Çoğu zaman bu konu özellikle ABD medyasında yaygındır. Çünkü bu ülkede ciddi bir Ermeni lobisi mevcuttur ve bu lobinin bir kısım profesyonel yöneticileri Türk düşmanlığından ekmek yemek üzerine yaşamlarını biçimlendirmişlerdir. Bunlar geçim kaynağı olarak çalışmaktan ziyade son derece ince bir şekilde yalan üreterek yılda yaklaşık 300 milyon dolarlık bir propaganda pastasının önemli bir bölümünü aralarında bölüşürler ve tarihsel verilerin, gerçeklerin tersine Batı toplumlarını uyutma çalışmalarını sürdürürler. Bu doğrultuda yalan makinesini de bütün şiddetiyle çalıştırırlar.
Başta Kuzey
Amerika olmak üzere, bu yalan makinesinin işletildiği Fransa ve Almanya gibi
ülkelerdeki kimi Türklük ve Müslümanlık düşmanları da tarihsel kinlerini ve
Haçlı zihniyetlerini bu çerçevede kusarak hezeyanlar ile sürdürürler. Türkiye
aleyhindeki bu yalan makinesini çalıştıranlar, Türkiye üzerinden Orta Doğu ve Karadeniz
civarındaki bölgede siyasal emelleri olan büyük güçlerin dış politikalarının da
üzerimizde bir şantaj ve baskı olarak yansımasına da hizmet ederler. Her yıl
Nisan ayında, başta ABD, yabancı güçler bölgedeki siyasal çıkarlarını
pekiştirmek ve bizden bir şeyler koparmak için parlamentolarında sözde soykırım
yasalarını ele alırlar. Çoğu zaman da bu girişim üzerimizde etkin olur.
Söz konusu
yalan makinesi, öncesi ve sonrası ile 1915’te yaşanan bir sözde“büyük
felaket”in üzerine kurgulanmıştır. Kimi zaman da bunu, iş birliğinde bulunup
oylarıyla destekledikleri devlet başkanlarına da söyletirler. Ancak aslında
gerçek felaketi yaşayan Müslüman Türk milletidir: Amerikalı nüfus bilimci Prof.
Dr. Justin McCARTHY; 1821 Yunan İsyanı’ndan 1922 Millî Mücadele’nin sonuna
kadar geçen yüz yıl içinde toplam 5.060.000 Müslüman Türk’ün “öldürüldüğünü”;
5.381.000 Müslüman Türk’ün de “göçe çıkarıldığını” belirtmektedir.
Buna
karşılık emperyalist güçlerce de desteklenen yalan makinesini çalıştıran
mahlûkatın yalanları hâlâ durmak bilmiyor. Asalaklığının yanı sıra aynı zamanda
terörist olan bu mahlûkat yalan ve iftira makinelerini çalıştırırken
teknolojinin bütün nimetlerinden de yararlanmaktan kaçınmıyor.
Bilindiği
üzere bu sapık teröristler daha önce mazlumu oynamak ve bundan ticari şekilde
nemalanmak için sayılarla oynuyorlardı. 1919 Paris Barış Konferansı
raporlarında, Birinci Dünya Savaşı esnasında hayatını kaybetmiş olarak
gösterilen Ermeni sayısı 200 bin iken, bu rakam 1980'de besleme yayın
organlarında 500 bine, 2000 yılında bir milyona ve bu günlerde de 1,5 milyona
çıkarıldı. Önümüzdeki 3-5 yıl içinde ölüleri mezarda üretmeye devam edip sayıyı
2-3 milyona çıkarırlarsa hiç şaşmamak gerekir. Çünkü bu mahlûkatın yalan
makinesi çalışacak, çalıştırılacak, çalıştırılıyor.
Bu yalan
makinesinin sahte ürünleriyle ilgili bazı örnekler, Ermeni yalanlarına karşı
mücadele eden duyarlı, vatansever kardeşlerimiz tarafından her gün tespit
edilip yayınlanıyor.
Çok çarpıcı
örneklerden biri, 1872 yıllarında Vasily Vereschchagin adlı bir Rus ressam
tarafından yapılmış resmin yalan makinesinde çarpıtılması.
Harbin
kötülüğünü resmeden sanatçı, üzerlerine kargaların konduğu yüzlerce kafatasını
üst üste koyan renkli bir çalışma yapmış. Sahtekâr mahlûkat bu resmi almış
dijital ortamda siyah-beyaz olarak eskileştirmiş. Yanına da, bunları Genç
Türklerin lideri Talat Paşa katletti diye Paşa'nın resmini koymuş. Burada
dikkat çekilmesi, hatırlatılması gereken husus, resmin yapıldığı tarihte Ermeni
sorununun yabancı güçlerce topraklarımızda henüz başlatılmamış olduğudur.
Yine
terbiyesizliğin önde gelen örneklerinden biri de yüce Atatürk'ün Ewing Galloway
adlı fotoğrafçı tarafından ayak ucunda köpek yavrularıyla çekilen fotoğrafında
köpek yavrularının çıkartılıp yerine bağırsakları çıkmış çocuk monte edilmesidir.
Bu fabrikasyon resim Ermenilerin Kaliforniya UCLA Üniversitesinde
düzenledikleri kin kusan, yalanlarla dolu konferansın afişinde kullanılmıştır.
Bu tür
fabrikasyonların daha niceleri var.
Bunların
bir kısmını, bu yalanlara karşı Amerika kıtasında mücadele eden vatansever Türk
kardeşlerimizin;
http://cptstrs.org/page2.thumbnails.htm vewww.armenians-1915.blogspot.com sitelerinde görebilirsiniz.
Ermeni, Rum
ve PKK yalan makinelerinin yurt dışında nasıl çalıştığını, çalıştırıldığını ve
topraklarımıza göz dikmiş olan yabancı güçlerce desteklendiğini her zaman her
vesile ile dile getirmek her Türk’ün görevlerinden olmalıdır.
Bu konuda
içeride ve dışarıda yalnız olmadığımızı bilmek ve bu hain, katil mahlûkatın
düzmece propagandalarına karşı yılmadan çalışan, tarihî gerçekleri bilimsel
verilerle ortaya koyan vatanseverlerin saflarının yoğunlaştığından haberdar
olmak da cesaretimize güç veriyor.
Ne var ki
aslında yerli ve yabancı bütün arşiv belgelerinin, tarafsız bilimsel
araştırmaların ortaya çıkardığı tarihî gerçek, felakete maruz kalanın Ermeniler
değil, Türkler olduğudur. Nitekim bu nedenle Ermeni tarafı bu günlerde Türk
hükûmeti tarafından önerilen bir tarihî araştırma heyetinin kurulmasına da
karşı çıkmaktadır. Tarihi hatırlarsak Osmanlı Devleti’nin dört yüz yıl her
türlü hakkı tanıyarak içinde yaşattığı Ermeniler; emperyalist güçlerin
yüzyıllardan beri Türk milleti üzerindeki hain emellerinin bir tezahürü olarak
ihanet içine düşürülmüşlerdir. Bu nedenle de Birinci Dünya Savaşı öncesinde 36,
savaş sırasında da 17 büyük isyan ve terör olayına kalkışmışlardır.
Mustafa
Kemal’in önderliğinde yeniden doğan ve ayağa kalkan Türk milletini bir türlü
hazmedemeyen emperyalist güçler, dün olduğu gibi bugün de Türk milletinin onur
ve şerefini bir insanlık suçu olan “soykırım” ile lekelemek istemektedirler.
Dün Ermeni Taşnak, Hınçak ve ASALA terör örgütlerini kullanan emperyalizm bugün
yine Ermeniler üzerinden bu lekeleme kampanyasını sürdürmektedir. Hâlbuki,
Ermeniler eğer bugün yaşıyorlarsa varlıklarını Türk milletinin binlerce yıllık
engin merhametine, adaletine ve hoşgörüsüne borçludurlar. Esasen bu olgu bile
“soykırım” iddialarına karşı tek başına en somut cevaptır.
Bu
bağlamda, Prof. Dr. Justin McCARTHY’in dile getirdiği somut gerçeklere son
zamanlarda çok başka bilimsel bilimsel veriler de eklenmiştir ve bu yeni
bilgiler merhum MHP Milletvekili E.Büyükelçi Gündüz Aktan’ın da yazdığı üzere
bu sözde soykırım iddialarına öldürücü bir darbe indirmekte, yalanları berhava
etmek için bize âdeta bir cephanelik sunmaktadır. Bu yeni bilgiler Mehmet
Perinçek’in “Rus Devlet Arşivlerinden 100 Belgede Ermeni Meselesi” isimli
eserinde de somut bir şekilde yer almaktadır.
21.
yüzyılın en adi kuyruklu yalanına karşı mücadelede bu eserin verileri ve yine
sözde soykırım konusunda çok değerli çalışmalar yapıp bunları Türkiye dışında
yılmadan dile getiren Şükrü Server Aya’nın Türkçe ve İngilizce kitapları tarihi çarpıtanların yüzlerine
gerçekleri bir şamar gibi vurmak açısından önemlidir.
Bu önemli
eserler Ermeni meselesinin bir emperyalizm meselesi ve amacın Türkiye’nin
zayıflatılması olduğunu açık bir şekilde gösterirler.
Olaylar ve
1915’lerde yedi cephede savaşan Osmanlı İmparatorluğu’nun arkadan vurulması,
dış güçlerin kışkırtmasıyla Kafkasya’da faaliyet gösteren ve aslında terörist
ve komplocu bir örgüt olan Taşnaksutyun Partisi tarafından başlatılmıştır. İlk
eylemler de 1905 yılında Azerileri yok etmek amacıyla ortaya konulmuştur. Daha
sonra da Doğu Anadolu ve Kafkasya’da 1.600.000 Müslüman Türk’ün katledilmesi ve
1.170.000 Müslüman Türk’ün göç ettirilmesi insafsızca sağlanmıştır. Bu
teröristlerin amaçları Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurmak idi. Hâlbuki
bizzat bir Rus generali olan Prof. Dr. N.G. Korsun, Kızıl Ordu Harp
Akademisinde okutulan coğrafya dersi kitabında söz konusu tarihte bölgede
yaşayan Müslüman nüfusun Ermeni nüfustan beş kat fazla olduğunu yazmıştır.
Ermeni birliklerinin Türk ve Kürt nüfusu sistematik bir şekilde imha etmeleri
üzerine bilahare bir tedbir olarak başlatılan tehcir hareketinde askeri yönetim
ve Türk nüfusun, tehcir edilenlere karşı çok nazik ve yardımsever olduğu da
tarih kaynaklarında ve arşivlerde mevcuttur. Hâlbuki yine Sovyet arşivlerinde;
Taşnakların, erkekleri cephedeyken Türk kadınlarını, çocuklarını ve yaşlılarını
katletmede azami gücü uyguladıkları da yazılıdır. Türk devletinin tebaasının
can ve mal güvenliğini korumak konusundaki tarihî ve hukuki hakkı ise zamanın
birçok siyaset adamı tarafından dile getirilmiştir. Yine bizzat bu siyasetçi ve
tarihçiler, İtilaf Devletleri’nin ajanı olan Taşnakların terörist politikasının
bizzat Sovyet Ermenistan’ındaki Ermenileri de anarşi ve sefalete sürüklediğine
işaret etmişlerdir. Bu olaylar sonunda Türk halkı o kadar çok kurban vermiştir
ki, tarihin hiçbir devresinde, yapılmış olan zulüm ve vahşete karşı Batılı
sözde müttefiklerince kendisinden istenen ödünleri vermeyecektir.
Her 24
Nisan yaklaşırken bir kısım sözde demokrat ve insan hakları savunucusu Batılı
ülke parlamento ve hükûmetleri bu konuları ele alıp istismar etmek isterler.
Bizim Ermenistan’a özür borçlu olduğumuzu ve hatta toprak ve tazminat vermemizi
bilimselliğe ve tarihî gerçeklere aykırı bir şekilde dile getirirler.
Bütün bu
gerçekler ışığında Ermenilerden niçin özür dileyeceğiz?
· Emperyalistlerle iş birliği yaparak
yüzyıllarca bir arada yaşadıkları Türk milletine ihanet edip, arkadan
vurdukları için mi?
· Doğu Anadolu ve Kafkasya’da 1.600.000
Müslüman Türk’ün katledilmesine ve 1.170.000 Müslüman Türk’ün göç ettirilmesine
sebep oldukları için mi?
· ASALA ve “Adalet Komandoları” adlı Ermeni
terör örgütlerinin 1974’ten 1986 yılına kadar sürdürdükleri eylemlerde 34’ü
Dışişleri mensubu olmak üzere 70 kişiyi öldürdükleri ve 574 kişiyi
yaraladıkları için mi?
· Kardeş Azerbaycan topraklarını işgal
ettikleri için mi?
· 1992 yılında Hocalı’da çoluk çocuk, yaşlı
demeden binlerce Azerbaycan Türk’ünü katlettikleri için mi?
· Bütün bunlara rağmen tarihi de tahrif ederek
dedelerimize “katil”, “soykırımcı” yaftasını yapıştırmaya çalıştıkları için mi?
Hayır! Biz
bu oyuna gelmeyeceğiz…
Al
bayrağımız altına sığınan dini, dili, ırkı ne olursa olsun bağrına bastığımız,
en müşkül anlarında bile elinden tuttuğumuz insanların zaman zaman sırtlarını
emperyalistlere dayayıp karşımız geçerek bizden hesap sormaya çalışması bizi
şaşırtmamalı. Biz bu iş birlikçi hainleri zaten derin tarihî tecrübelerimizle
tanıyoruz. Millî görevimiz, tarihimize, kimliğimize ve millî çıkarlarımıza
sahip çıkma günüdür. Üzerimizdeki bütün ihanetlere karşı birlik ve
beraberliğimiz muhafaza ederek, sesimizi yükseltmek hem ecdadımıza hem de
çocuklarımıza karşı millî bir görevdir. Dik duralım, ihanet oyununu bozalım,
kimliğimize ve onurumuza sahip çıkalım.