manas haray
Ebulfez
Elçibey, Atatürk’ün ve Mehmet Emin Resulzade’nin fikirleriyle üniversite
yıllarında tanıştı ve bu olay Elçibey’in
hayatında çok önemli bir dönüm noktası oldu. Elçibey bu olayı bir konuşmasında şu şekilde anlatmıştır: “Ben gençliğimde – üniversitede ikinci ve ya üçüncü sınıftayken Atatürk’ü ve Resulzade’yi anladım. Üçüncü sınıftayken anladım ki, o ana kadar yanlış düşünceyle yetiştirilmişim, çünkü o zaman Lenin, Stalin ve başkaları aşırı derecede övülmekte, dillerde Napolyon, Hitler gibi adlar dolaşmaktaydı. Sonradan Atatürk ve Türk Dünyası’nın diğer büyük şahsiyetleri hakkında okudum ve gördüm ki Atatürk Türk Dünyası’nın son iki yüz yılda yetiştirdiği en büyük liderdir. Atatürk yeni, modern, çağdaş bir devletin temellerini attı. Bizim için bir başka gurur verici nokta da şudur ki aynı şekilde demokratik bir devlet daha önce Azerbaycan’da Mehmet Emin Resulzade tarafından kurulmuştu. Daha Türkiye’de cumhuriyet fikri yokken o Azerbaycan’da artık kurulmuştu”.
hayatında çok önemli bir dönüm noktası oldu. Elçibey bu olayı bir konuşmasında şu şekilde anlatmıştır: “Ben gençliğimde – üniversitede ikinci ve ya üçüncü sınıftayken Atatürk’ü ve Resulzade’yi anladım. Üçüncü sınıftayken anladım ki, o ana kadar yanlış düşünceyle yetiştirilmişim, çünkü o zaman Lenin, Stalin ve başkaları aşırı derecede övülmekte, dillerde Napolyon, Hitler gibi adlar dolaşmaktaydı. Sonradan Atatürk ve Türk Dünyası’nın diğer büyük şahsiyetleri hakkında okudum ve gördüm ki Atatürk Türk Dünyası’nın son iki yüz yılda yetiştirdiği en büyük liderdir. Atatürk yeni, modern, çağdaş bir devletin temellerini attı. Bizim için bir başka gurur verici nokta da şudur ki aynı şekilde demokratik bir devlet daha önce Azerbaycan’da Mehmet Emin Resulzade tarafından kurulmuştu. Daha Türkiye’de cumhuriyet fikri yokken o Azerbaycan’da artık kurulmuştu”.
Elçibey’in
burada bahsettiği devlet, 28 Mayıs 1918 tarihinde Mehmet Emin Resulzade’nin
öncülüğünde Azerbaycan’da kurulan ve doğudaki ilk demokratik cumhuriyet olan
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’dir. Bu cumhuriyet sadece 23 ay yaşayabilmiş, 1920
yılının Nisan ayında Sovyet Rusya tarafından varlığına son verilmiş ve
Azerbaycan Sovyetler Birliğine katılmak zorunda kalmıştır. Elçibey bu konuyla
ilgili yapmış olduğu bir konuşmasında bu durumu izah etmeye çalışırken yine
Atatürk’ten şu şekilde bahsetmiştir:
“… Bizle
kıyaslandığında çok güçlü olan Sovyet ordusu, bizim kurduğumuz Cumhuriyetin
varlığına son verdi. Çünkü bizim onlara karşı koyacak gücümüz yoktu. Fakat
Mustafa Kemal’in kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti, askeri bakımdan yeteri
kadar güçlü olduğu için kendini koruyabilmiştir. Atatürk, işgalci güçleri
ülkeden kovdu ve devletin bağımsızlığını yaşatabildi. Böylece, dünyada büyük
Türk Milletinin yarattığı ve Türk Milletini temsil eden devlet sadece
Anadolu’da mevcut şekilde yaşadı. Onun yaşaması gelecekte Azerbaycan,
Özbekistan ve Orta Asya’daki diğer Türk Cumhuriyetleri ve halkları için yol
gösterici, hayat kaynağı oldu. Bu halklar Türkiye Cumhuriyeti’nden ilham alarak
kendi bağımsızlıkları uğrunda mücadele ettiler. Bu, Atatürk’ün Türk Milletine
karşı en büyük hizmetiydi.”
Elçibey,
Milli Kurtuluş Mücadelesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecini detaylı
şekilde incelemiş ve bu onun Atatürk’e duyduğu hayranlığı daha da artırmıştır.
Elçibey, bir gazeteciyle yaptığı söyleşide bu süreci şöyle anlatmaktadır:
Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduğu zaman, bazıları onun bu Cumhuriyeti
ayakta tutamayacağını düşündü. Fakat Atatürk bütün dünyaya gösterdi ki Türk
Milleti cumhuriyet rejimi de kurabilir ve bu rejimde yaşayabilir. Hatta bu tarz
yaşamı, Türk’ün doğası talep etmektedir. Atatürk inanmıştı ki cumhuriyet
monarşiyle kıyaslandığında, milleti çok daha ileri taşıyabilecek bir rejimdir.
Bu, o devir için demokrasiye yaklaşma bağlamında atılan çok önemli bir adımdı.
Türkiye’nin bugün bu kadar gelişerek yükselmesinin, Avrupa ve Asya’da önemli
bir güç haline gelmesinin nedeni, Atatürk’ün bu devleti sağlam temeller üzerine
inşa etmesidir.
Bir
kıyaslama yaparak bu durumu daha net kavrayabiliriz. Osmanlı İmparatorluğu da,
Rus İmparatorluğu da çökünce yerlerine yeni cumhuriyetler kuruldu. Birinin
kurucusu Atatürk oldu, diğerinin Lenin. Her ikisi de yeni devlet kurdu. Bakın,
Atatürk’ün kurduğu devlet bugün bile gelişiyor, demokrasiye doğru yürüyor,
Avrupa ve Asya’yı bütünleştirmeye çalışıyor ve bu devletin daha yüzyıllar
boyunca yaşayacağı konusunda da kimse şüphe duymuyor. Ama Rusya’da kurulan
devletin temeli doğru atılmadığı için, bu devlet hala kendini bir İmparatorluk
olarak gördüğü için, Rus olmayan halkları zulmederek yönettiği için, onlara
bağımsızlık vermek istemediği için ve dünyayı tehdit ettiği için sadece 70 sene
yaşayabildi. Bu konuda Atatürk’ün dâhiliğini ispat eden nokta ise, onun egemenliği
kayıtsız şartsız Türk Milletine vermiş olması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin de bu
fikri temel üzerine inşa edilmesidir. Atatürk kendinden önce hiçbir sultanın
söylemediğini söyledi. Atatürk dedi ki: “Bir efendi var – o da Türk halkıdır,
milletimizdir. Hakkı koruyan bir güç var – o da milletin gücüdür, egemenlik de
kayıtsız şartsız milletindir ve sen Ey Türk, kendi kendini kurtaracaksın,
muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Elçibey’in
Atatürk’e ve genel olarak Türk Milletine karşı duyduğu sevgi, kelimelerle
anlatılamayacak kadar büyüktür. Bu sevgiyi daha iyi anlamamız için birkaç örnek
daha verelim: 1980’li yılların sonunda, Sovyetler Birliği’nin çözülme sürecine
girdiği bir dönemde, Azerbaycan’ın bağımsızlığı için ayağa kalkan halka
seslendiği bir konuşmasında şu sözleri söylemiştir Elçibey: “Ulu önder
Atatürk’ün güzel bir sözü vardır: ‘Başkalarının gücü ile kazanılan bağımsızlık
başkalarına borçlu kalır.’ Biz borçlu kalmayacağız, bağımsızlık ve vatan
toprakları uğrunda yürüttüğümüz büyük mücadele inşallah zafer ile
sonuçlanacaktır.” Yine başka bir konuşmasında şu ifadelere yer vermiştir:
“Azerbaycan’ın yolu Türkiye yoludur, Azerbaycan’ın yolu Atatürk yoludur.”
Kendisini
Atatürk’ün devamcısı olarak gören, tüm hayatını Atatürk’ün düşüncelerini hayata
geçirmeye adayan, onun hakkında günlerce değil aylarca ara vermeden
konuşabilecek donanıma sahip olan Elçibey, Azerbaycan Cumhurbaşkanı olduktan
gerçekleştirdiği Türkiye seferinde Anıtkabir’e gitmiş, burada belki de
hayatının en anlamlı ve en heyecanlı dakikalarını yaşamış ve oradaki hatıra
defterine kısa ama anlayana çok şey ifade edecek şu notu yazmıştır: “Ey böyük
Türk’ün böyük Komutanı! Sizi ziyaret etmekle özüm ve bütün milletim adına şeref
duydum. Senin esgerin, Ebülfez Elçibey.”
Evet,
yazdığı notta da belirttiği gibi, Elçibey kendisini Atatürk’ün askeri olarak
görüyor ve bunu söylemekten çekinmiyordu. Her bir Türk genci Atatürk’ü Elçibey
gibi sevmeli, onun yolundan yürümeyi kendisi için borç ve şeref bilmelidir.
Vefatının
76. Yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve 15 sene önce aramızdan ayrılan
Ebülfez Elçibey’i, Türk Milletinin iki büyük liderini saygı, özlem ve minnetle
anıyoruz. Ruhları şad, mekânları Cennet olsun. Tanrı Türk’ü korusun ve
yüceltsin!
Teşekkürler Manas Haray