Cihan DURA
Atatürk
“Gençliğe hitabe”sinde bizi iki düşmana karşı uyarır: İç bedhahlar, dış
bedhahlar… “İç bedhahlar” kimlerdir?
İşte bunlardan bazıları: Artin Cemal, Sait Molla, Ali Galip, Şeyh
Sait, Ali Batı, Anzavur, Ethem,
Vahidettin, Damat Ferit, R. Cevat Ulunay, Ali Kemal,… Vahidettin’in Adliye
Nazırı Ali Rüştü Efendi, Dahiliye Nâzırı Adil ve daha başkaları…
Nasıl
insanlardı bunlar, neler yapmışlardı? Bir Atatürkçü çok iyi öğrenmelidir bunu.
Onlar
İstiklal harbimiz sırasında melanetlerini kusmuş olanlardır.
Ancak her
devirde vardır onlar, benzerleri bugün de iş başındadır. Millî Mücadele’nin iç
bedhahlarını karakter ve hareketleriyle iyi tanıyalım ki, günümüzdekileri de
kolay teşhis edelim, bugün yurdumuzda olup bitenleri kolay anlayalım.
***
Tarih 11
Mart 1919…
Padişah ve
Damat Ferit’e her dediklerini yaptırtan İngilizler; Kambur İzzet lakabıyla
anılan Ahmet İzzet Paşa’nın, Aydın ve havalisine vali olarak atanmasını sağlar.
Amaç yerel yönetimin ve halkın işgale direnmesini önlemektir. İzmir Müdafaa-i
Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti’nin yaptığı kongrede, divan başkanlığına seçilen
İzmir Valisi ve Kolordu Komutanı Nurettin Paşa, İzmir’i savunacaklarını, Yunan
birliklerinin İzmir’e çıkışına engel olacaklarını açıklamıştır.
Kambur
İzzet derhal harekete geçer: “Devletin bu nazik günlerinde İzmir’de huzuru
bozmanıza izin vermem” diyerek yerel örgütlenmelerin önünü kesmeye girişir.
Daha önce, İzmir Valiliğini vekâleten yürütmekte olan Nurettin Paşa’yı “bir gün
dahi valilik yapması tehlikelidir“ diyerek Damat Ferit’e şikâyet etmiş,
valilikten aldırmıştır. Nurettin Paşa’nın yerine de Ali Nadir Paşa’nın, İzmir
ve havalisinden sorumlu 17. Kolordu komutanı olarak atanmasını sağlamıştır. Ali
Nadir Paşa Ermeni tehcirini bahane ederek Türk Milliyetçilerini tasfiye için
kurulan Divani Harp heyetinde başkan olarak
bulunmuştur. Selanik’i tek mermi atmadan düşmana teslim eden adamdır. Bu
defa da İzmir’i yine tek mermi atmadan Yunana teslim edecektir.
Aya Fotini
Kilisesi’nde Rumlara duyuru yapılıyor: İzmir işgal edilecek.
İngiliz
Yüksek Komiseri Calthorpe İzmir’de…, görevi işgali yönetmektir. Aynı saatlerde
Jandarma Genel Komutanı Kemal Paşa’nın demeci: “İzmir’de ortalık süt liman.”
Amiral
Calthorpe İzmir’in işgal edileceğini, İzmir Valisi Kambur İzzet ile XVII.
Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa’ya bildiriyor.
Osmanlı Harbiye Nazırı’ndan Kolordu Komutanı’na: İşgal mütareke
hükümlerine uygundur, talebe uyulsun.
Yeni Vali
işgalden bir gün önce halka şu açıklamayı yapmıştır: “…Bu dakikaya kadar
Avrupa’ca devletimizin çıkarlarına aykırı hiçbir karar alınmamıştır. Alınacak
kararın aksi olacağına dair de herhangi bir emare yoktur… Aksine, memnuniyet
verici birçok emare vardır. Bazı kötü niyetliler İzmir’in Yunanlılar tarafından
işgal edileceği yönünde söylentiler çıkarmışlardır. Doğru değildir.”
Yeni
Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa ise, birliklerine şu emri gönderiyor: “…İzmir
bugün öğleden sonra itilaf devletleri askerleri tarafından işgal edilecektir.
Toplar ve diğer her türlü savaş malzemesi bu birliklere teslim edilecektir.
Bölgedeki komutanlar, subaylar ve erler bölge dışında ve gerilerde
toplanacaklar ve Kolorduca verilecek emre göre hareket edeceklerdir. İşgal sırasında
kesinlikle karşı konulmayacak, işgale gelen itilaf birliklerine gereken
kolaylıklar gösterilecektir…”
Nadir Paşa
işgalci Yunanlılar geldiğinde elinde bir beyaz bayrakla teslim olur. Hizmetine
karşılık işgalci Yunan kumandanının reva gördüğü ‘ödül’ bu haini tokatlatmak,
yere düşünce de tekmeletmek olur, hem de Yunanlı bir çavuşa…
***
Vakit gece
yarısı… Bir kısım gençler bir araya gelmiş, hapishane ve Profitialya’daki silah
depolarını boşaltıyorlar. Niyetleri Balçova ve Ilıca tepelerini tutmak… Bir
kısmı da Ödemiş’e Gökçen Efe’ye katılmak üzere yol almakta.
Türk
Ocağı’nda toplananlar ise Redd-i İlhak Heyeti imzalı bir telgrafı memleketin
her tarafına çekiyor. Telgrafta:“ İzmir elden gidiyor, bütün ahali ayakta ve
heyecanda” deniyor. Bu telgraf düşmana karşı ayaklanmanın, Atatürk’ün deyişiyle
“ Reddi-i İlhak prensibinin ilanı müjdesi” sayılmıştır.
15 Mayıs
1919 sabahı…
Mevlevi
Şeyhi Nuri Efendi başkanlığındaki bir heyet Vali Kambur İzzet’i makamında
ziyaret eder. Hazırlanan beyannameyi okuyan Vali, heyetin karar ve hareketinin
yerinde olduğunu, ancak işgalin olmayacağını, sadece asayişi sağlamak için
polis birliklerinin çıkarılabileceğini söyleyerek heyeti oyalamaya çalışır. Tam
o sırada heyet üyelerinden Muvaffak bey’in sesi duyulur: “ Vali beyefendinin ne
kadar doğru söylediğini anlamak isteyenler lütfen pencereye gelsinler” der.
İşgal kuvvetlerinin gemileri körfeze girmektedir! Vali bulunduğu odadan yandaki
odaya kaçmaya çalışır ama, başaramaz yere yığılır ve öylece kalır.
Yunan
askerleri bir İngiliz savaş gemisinin koruması altında Alsancak ve Pasaport
iskelelerinden karaya çıkarlar. Metropolit Hrisostomos, yanında Ortodoks
Papazlar olduğu halde, askerleri dinî törenle takdis eder.
Vali İzzet
“Yunan birliklerinin özel bir törenle ve saygı ile karşılanması”nı
emreder. Ardından İngiliz
Büyükelçiliğine sığınır.
***
Vali Kambur
İzzet, Atatürk’ün, “iç bedhahlar” diyerek hainliklerine karşı bizleri uyardığı
kimselerdendir. Tarihçiler bu şahsı şöyle niteler: Osmanlı tarihinin gördüğü
nadir silik, kişiliksiz, yüreksiz ve korkak idarecilerden biri…, velinimeti
olarak gördüğü Saray’a ve Vahdettin’e körü körüne bağlı… İngiliz ajanı… İşgal
kuvvetlerine iyi hizmet etmiştir.
Abdülhamit
devrinin hariciye nazırlarından Kürt Sait Paşa’nın kardeşi, Türk vatanının
parçalanması için Paris’te teklif üstüne teklif veren, Kürtçülerin elebaşısı
Şerif Paşa’nın amcasıdır. Kız kardeşini de hıyanet tarihine Nemrut Mustafa Paşa
olarak geçen Kürt Mustafa Paşa ile evlendirmiştir.
Kambur
İzzet gerek işgal sırasında, gerek işgalden sonra Yunanlılarla mükemmel bir
uyum içinde çalışmıştır. Görevini kalp krizinden öldüğü 5 Ocak 1920 tarihine
kadar sürdürdü. Hizmetleri nedeniyle, zamanın Yunan hükümeti kendisini
“Anoteron Taksiarhis” nişanı ile ödüllendirdi. Cenazesi, yine Yunan hükümeti
tarafından, korgeneral rütbesinde bir askerin cenazesine eşdeğer tutularak
devrin askerî ve mülkî erkânının katıldığı görkemli bir törenle Emir Sultan
Dergâhı Haziresi’ne defnedildi.
***
Kambur
İzzet ölmüştür, generalleri de…
Ancak onun
ve yardımcılarının karakterleri ölmedi, yaşıyor.
Bir göz
atın bugünkü Türkiye’nin kimi yetkili makamlarına. O karakterlerden çokça
göreceksiniz. Çünkü o makamlara Vahdettin gibiler tarafından, dikkatle
seçilerek getirildiler.
Sonaltalı.net