Keisuke WAKİZAKA* (*)ODTÜ Bölge Çalışmaları Ana Bilim Dalı Doktora Öğrencisi, Kafkas Stratejik Araştırmalar Merkezinde ( KAFKASSAM)
Özet
Orta
Çağ’dan beri Ermeniler dünyanın dört bir yanında dağınık bir şekilde
yaşadıkları için hem diasporadaki hem de Ermenistan’daki Ermenilerin
sosyoekonomik yapısı farklıydı ve ulus devlet inşasında farklı yapıya sahip
olan Ermenilerin nasıl birleştirileceği söz konusu olmuştur. Ayrıca Ermenistan,
Rusya’nın çıkarına göre oluşturulmuş devlet olduğundan ulus devlet inşası için
gereken efsanenin nasıl sağlanacağı önemli konuydu. Bu bağlamda diasporanın
kimliği içinde önemli rol oynayan “Ermeni meselesi” ve “Hay Dat (Ermeni davası)
doktrini Ermenilerin ulusal kimlik inşasında önemli rol oynamıştır. Karabağ
sorunu da “Ermeni meselesi” ve “Ermeni davası” bağlamında tartışılmış ve
“Ermeni meselesi” ve Karabağ sorununun devam etmesi Ermenistan’ın ulus devlet
olarak meşruiyetinin son derece önemli kaynağını oluşturmaktadır. Fakat son
zamanlarda Ermenistan’ın kötü sosyoekonomik durumu, Ermenistan Ermenilerinin
bilincinde bu iki unsuru ikinci plana itmekte ve Ermenistan’ın ulus devlet
olarak meşruiyeti de sallanmaya başlamaktadır.
Anahtar
Kelimesi: Ermenistan, Ermeni meselesi, Karabağ sorunu, Kimlik, Meşruiyet
Abstract
Because
since the middle ages, Armenians have lived all over the world as a minority,
it became an important topic to unite Armenians who have different
social-economic structure from each other. Because, it was necessary for
Armenia to create legend which approve its legitimacy because Armenia was
originally a state formed in relation to Russia’s interests. In this context
“the Armenian Issue” and the doctrine of “Armenian Cause”, which play an
important role in Armenian diaspora’s identity took an important place in the
process of the formation of national identity in Armenia. The problem of
Karabakh was also argued in the context of Armenian Issue” and the doctrine of
“Armenian Cause”. In this way “the Armenian Issue” and the problem of Karabakh take
important place for the legitimacy of Armenia as a nation state. But recently
Armenia’s bad socio-economic situation is lessening importance in Armenians’
conscious in Armenia and the legitimacy of Armenia as a nation-state began to
quake.
Keywords:
Armenia, the Armenian Issue, the Problem of Karabakh, Identity, Legitimacy
Giriş
1992
yılında Sovyet Birliği dağıldıktan sonra Ermenistan da diğer eski Sovyet
ülkeleri gibi ulus devlet inşası sürecine girmiştir. Kafkas ülkesi olan
Gürcistan ve Azerbaycan çok uluslu devlet olduğu için bu devletlerin ulus
devlet inşasında azınlıkların entegrasyonu söz konusu olurken Ermenistan “tek
uluslu ülke” gibi göründüğü için ulus devlet inşasının daha kolay olduğu
düşünülmektedir. Fakat Ermenistan’da yaşayan Ermenilerden yerli insanların
sayısı oldukça azdır ve geri kalanların çoğu Tebriz, İsfahan, Erdebil, Urumiye,
Maku, Van, Kayseri, Mardin, Elâzığ, Diyarbakır, Adana, Sivas, Erzurum ve Halep
gibi çeşitli yerlerden göç edenlerdir. Göçmen olarak gelen Ermenilerin geçmişi,
toplumsal yapısı ve arka planı oldukça farklıdır ve Ermenistan için çeşitli
toplumsal-kültürel yapıyı taşıyan Ermenileri birleştirmek en önemli konu
olmuştur. Ayrıca yurt dışında büyük ölçüde diaspora nüfusuna sahip olan
Ermenistan’ın bir ulus devlet olarak meşruiyetini sağlamak için onlardan aldığı
destekler de önemlidir.
Ermenistan
ile ilgili Türkiye’deki araştırmaların çoğu 1915 yılındaki “Ermeni Tehciri”ne
ve Ermeni tarafının propagandasına karşı çalışmalara ağırlık vermektedir. Fakat
Ermenilerin kimlik yapısı hakkındaki çalışmalar, “Ermenilerde Din, Kimlik ve
Devlet” kitabını yazan Mahmut Niyazi Sezgin gibi az sayıda insan tarafından
yapılmaktadır. Bu çalışma, “Ermeni meselesi” ve Ermenilerin kimlik yapısı ile
ilgili tartışmalarda yeni katkıda bulunmak için yapılmıştır.
Bu
çalışma, “Ermeni meselesi”nin Ermenilerin kimlik yapısındaki yerini araştırdığı
için genel olarak yapısal metodolojiye göre yapılmıştır. Bu çalışmanın birinci
bölümünde Ermenistan’ın demografik yapısı ve Ermenistan içindeki Ermenilerin
toplumsal yapısı, yani Ermenilerin kim olduğu konusu yer alacaktır. İkinci
bölümde Ermeni meselesi” ve olumsuz Türk-İslam imajının Ermeni kimliği ve
Ermenistan’ın meşruiyetine etkisi tartışılacaktır. Üçüncü bölümde Karabağ
sorununun Ermenistan’ın ulus devlet olarak meşruiyetindeki rolü incelenecektir.
Dördüncü bölümde ise Ermenistan’ın meşruiyetin sallanması ve günümüzdeki durumu
incelenecektir. Sonuç bölümünde ise bu dört bölüm özetlenip Ermenistan’daki
Ermeni kimliğinde “Ermeni meselesi” ve kilisenin vazgeçilmez unsur olduğu ve bu
unsurların halkın ilgisini kaybetmeye başladığı için Ermenistan’ın
meşruiyetinin krize düştüğü tespiti yapılacaktır.
Bu
çalışmalar yürütülürken kullanılan Razmik Panossian’ın “The Armenians: From
Kings and Priests to Merchants and Commissars”[1] ve Mahmut Niyazi
Sezgin’in “Ermenilerde Din, Kimlik ve
Devlet”[2] kitabı, etnik grup olarak Ermenilerin kimliğinin tarihte nasıl bir
oluşum süreci izlediğini ve Ermenilerin kimlik yapısının nasıl olduğunu detaylı
bir şekilde anlatmaktadır. Sedat Laçiner’in “Türk-Ermeni İlişkileri”[3] ve
“Ermeni Sorunu, Diaspora ve Türk Dış Politikası”[4] kitapları Ermeni kimliği
içindeki “Ermeni meselesi”nin rolünü araştırmak için önemlidir. Karabağ sorunu
ve Ermeni kimliği konusunu incelemek için özellikle Arus Harutyunyan’ın doktora
tezi “Contesting National İdentities in an Ethnically Homogeneous State: The
Case of Armenian Democratization”u[5] kullanmaya oldukça değerdir.
Ermenistan’da uzun zaman kalan bir Japon’un kurduğu İnternet sayfası olan
“Hushigina Hushigina Arumenia [O Kadar Acayip Ermenistan]”, Ermenistan’daki
toplumun durumu ve Ermenistan’daki halkın ne düşündüğünü basit bir şekilde
anlatmaktadır.
Ermenistan’da
Demografik Yapı ve Ermenilerin Toplumsal Yapısı –Ermeniler Kimdir?
Ermenilerin
19. yüzyıldan beri devam eden göçü ve diğer etnik grupların, özellikle
Azerbaycanlıların Ermenistan’ı terk etmelerinden dolayı günümüzde Ermenistan’ın
nüfusunun %98’ini Ermeniler oluşturmaktadır.[6] Bu yüzden Ermenistan’daki ulus
devlet inşası, başka eski Sovyet ülkelerindekilere göre dil politikası ve
azınlık politikası gibi konularda daha rahat gibi görünmektedir.
Fakat
tarihte Ermeniler, özellikle Orta Çağ’dan beri Halep, İsfahan, İstanbul,
Venedik ve Tiflis gibi dünyanın çeşitli şehirlerde topluluk oluşturduğu gibi[7]
dünyanın her yerinde, özellikle İran ve Osmanlı topraklarında dağınık şekilde
yaşamışlardır. Ermeniler yaşadıkları yerlerde genel olarak azınlık
konumundaydılar. Bu durum Ermeniler arasında toplumsal, mezhepsel ve fiziksel
farklılıklar oluşturmuştur.[8] Yani Tiflis, İstanbul, İsfahan, Tebriz, Urfa,
Kayseri ve Bitlis’teki Ermeniler birbirlerinden farklıydılar. Ayrıca Ermeniler
19. yüzyıla kadar Türkler, Kürtler, Azerbaycanlılar ve Farslar gibi diğer
topluluklarla son derece iç içe girmiş durumda oldukları için[9] Ermenilerin
dilleri ve kültürleri beraber yaşayan toplulukların güçlü etkisi altında
kalmıştır. Mesela, Ermeniler arasında yaygın olan dolma, köfte ve lahmacun gibi
yemekler; Türkiye, İran, Azerbaycan, Arap ülkeleri ve Gürcistan gibi ülkelerde
de yaygındır. Ermeni halk müziklerinin ve danslarının çoğu Türk müziklerine ve
oyunlarına oldukça benzemekte ve müzikte kullanılan aletlerin çoğu (saz ve
kanun gibi) Türk halk müziğinde de kullanılmaktadır. [10]
Dil
konusunda da Ermenice içinde Erivan, Gürcistan ve eski İran topraklarında
konuşulan Doğu Ermenice ve İstanbul gibi Osmanlı toprağında konuşulan Batı
Ermenice vardır ve bu iki Ermenice arasında kelime ve dil bilgisi konusunda
farklar bulunmaktadır. Ayrıca yaşadıkları yerlerde diğer etnik gruplarla iç içe
geçtikleri için Ermeniler ve başka etnik gruplar arasında Farsça, Türkçe,
Arapça ve Gürcüce gibi diller konuşulduğundan Ermenice ikincil dil statüsünde
kalmıştır.[11] Ayrıca Ermenice de bu dillerden önemli derecede etkilenmiştir.
Mesela Erivan ve Karabağ’daki Ermenicede Farsçanın etkisi güçlüyken Gümrü,
İstanbul ve Ahılkelek’teki Ermenicede ise Türkçenin etkisi daha güçlüdür. Başka
deyişle Tiflis, Van, Tebriz, İsfahan, Mardin, İstanbul ve Kayseri Ermenilerinin
birbirleriyle anlaşmaları kolay değildir ve kültürel açıdan uyum içinde
yaşayamayabilirler. Gerçekte de günümüzde Ermenistan’da yaşayan Ermeniler, yurt
dışında yaşayan Ermenileri, özellikle Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan doğumlu
Ermenileri sevmezler.[12]
Yani
Ermeni olarak tanınan toplumun kimliği, etnisiteden daha çok kültür ve dine
bağlı bir kimliktir. ASALA’nın liderlerinden biri olan Monte Melkonyan da
“Ermeni” terimi hakkında şunları anlatmıştır:[13]
“Tarihin
incelenmesinin gösterdiği gibi, Ermeni kelimesi zamana göre farklı anlamda
kullanılmıştır. Bir zamanda ‘Ermenistan’ bölgesinde yaşayanları ya da belli bir
klanı, başka bir zamanda ana dilin Ermenice olduğu kişileri ya da ana dilin
Ermenice olduğu hükümdarlar tarafından hükmedilenleri ifade ederdi. Bazı
zamanlarda Ermeni kelimesi Gregoryen kilisesine bağlı olanlar anlamında
kullanılmıştır.[…]Ermeniler ister istemez binlerce yıldır komşu ve göçebe
halklarıyla etkileşim içinde olmuşlardır. Başka halklar tarafından asimilasyon,
başka milletlerin akını, yabancıların işgali ve komşu halklarıyla etkileşimden
dolayı günümüzde fiziki görünüş itibarıyla Ermeniler birbirinden çok
farklıdırlar ve Ermeni kelimesinin ırki anlamı yoktur.”
Burada
Melkonyan, Ermenilerin başka halklarıyla uzun yıllardır etkileşim içinde
kaldığı için Ermeni kimliğin etnik ve ırki özelliklerinden çok din, kültür ve
âdete dayalı olduğunu vurgulamaktadır. “Ermenistan” olarak tanımlanan alanda
yaşayıp “Ermeni” olarak ifade edilen gruplar daha sonra Gregoryen kilisesi
altında bir araya gelip cemaatleşmişlerdir.[14] Daha sonra bu gruplar
dinselleştirilen “Hay” kimliği içerisinde asimile edilip hepsi “Ermeni milleti”
olarak geçmiştir. Osmanlı Devleti’nde de Ermeniler, sadece Gregoryen kilisesine
bağlı olan herkes anlamına geliyordu. Katolik olan Ermeniler ise tam Ermeni
olarak sayılmazdı.[15] 19. yüzyılın ikinci yarıyılından itibaren Ermeniler
içinde laik Ermeni kimliğini oluşturmaya yönelik çabalar devam ediyordu fakat
Ermeniler içindeki laik milliyetçilik içinde de dinî boyut önemli bir rol
oynamaktaydı.[16]
Bu
durumdan dolayı Ermenistan içinde yaşayan Ermeniler arasında büyük kültürel ve
toplumsal farklar mevcuttur ve Ermenilerin kimlik yapısı heterojen
olmuştur.[17] Böylece Ermenistan’daki ulus devlet inşasında, farklı toplumsal
ve kültürel yapılarla heterojen kimliğe sahip olan Ermenilerin nasıl
birleşeceği sorusu ön plana çıkmıştır. Bu durum, Ermeni diasporasının
“soykırımın tekrar canlandırılması”, “Türkiye ve dünyada ‘soykırımın’
tanınması”, “tazminatın verilmesi” ve “Batı Ermenistan olarak tanımladığı Doğu
Anadolu’nun kurtuluşu”na yönelik stratejileri uygulamasına[18] yol açmıştır.
Ayrıca
Ermenistan için ulus devlet olarak meşruiyetin nasıl sağlanacağı da söz
konusuydu. Ermenistan; Osmanlı Devleti’nin Orta Asya ile temasını kesmek ve
Kafkasya’yı ele geçirmek için Rusya’nın stratejisi doğrultusunda
oluşturulmuş,[19] başka deyişle emperyalist devletinin çıkarına göre yaratılmış
bir devlettir. Bu yüzden birçok ülkelerde anlatılan “emperyalist güçlere karşı
bağımsız mücadele” gibi halkı birleştirip yücelten ve ülkenin meşruiyetini
sağlayan “efsane”ye sahip değildi. O sebeple Ermenistan’ın ulus devlet inşası
için önemli konu, etnik açıdan Ermenilerin kim olduğu, Ermenistan’dakilerle
dünyada yaşayan Ermenilerin nasıl birleştirileceği ve böylece Ermenistan’ın devlet
olarak meşruiyetinin nasıl sağlanacağıydı.
Ermeni
Kimliğinde ve Ermenistan’ın Ulus devlet İnşasında “Ermeni meselesi” ve Olumsuz
Türk-İslam İmajı
Sovyet
Birliği, ilk zamanlarda Lenin’in ileri sürdüğü “ulusların kendi kaderlerini
tayin hakkı” doğrultusunda Sovyet Birliği hâkimiyeti altında kalan halkların
ulusal kimlikleri ve milliyetçiliğini geliştirmek için politikalar
uygulamıştır. Bu durum Güney Kafkasya için de geçerlidir. Sovyet hükûmeti
Ermeni aydınların Ermenistan’a gitmesini; ulusal kültüre destek vererek
Ermenice eğitim yapan okullara, Erivan’daki yeni üniversite, konservatuvar ve
ulusal film stüdyosuna para vererek teşvik etmiştir.[20] Diğer yandan, Lenin
Doğu Müslüman halklarının emperyalizme karşı mücadelesini desteklemiş ve bu
yüzden Sovyet Ermenistan’ı; 1921 yılındaki Kars ve Moskova Antlaşması
doğrultusunda Doğu Anadolu üzerindeki toprak talebinden vazgeçmeye mecbur
kalmıştır. Böylece ilk zamanlarda Sovyet Birliği’ndeki Ermenilerin toprak ve
siyaset üzerindeki çıkarı ikinci planda kalmıştır.[21] Bu zamanlarda Sovyet
Birliği Türkiye ile oldukça yakın ilişkileri kurmuş ve 1925 yılında Türk-Rus
Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması imzalanmıştır. Bu yakınlık İkinci Dünya
Savaşı zamanına kadar devam etmiştir.[22]
Diğer
yandan, 1915 yılındaki tehcirden dolayı dünyanın her yerine dağılmış Ermeniler
arasında ise 1915 Tehciri Batılı ülkelerin destekleri ve bazı Ermenilerin
propagandasından dolayı “Ermeni soykırımı” olarak sunulmuş ve “Ermeni meselesi”
diaspora Ermenileri için efsane hâline gelmiştir.[23] Yurt dışında yaşayan
Ermeniler, aynı zamanda farklı toplum yapısı içinde azınlık olarak yaşadıkları
için asimilasyon tehlikesiyle karşı karşıya kalmış ve diaspora asimilasyona
direnmiştir. Yaşadıkları toplumlarla çatışmaktan kaçınmak isteyen Ermeniler,
hem asimilasyona direnmek için hem de yaşadıkları toplumdan sempati kazanmak
için “Ermeni Soykırımı” efsanesini kullanmıştır.[24] Sonuçta Ermeni diasporası
için “Hay Dat (Ermeni davası)”[25] söz konusu olmuştur. Bu “Hay Dat” doktrini,
Ermeni diasporasını Ermeni olarak birleştirmekten başka bu doktrine dayalı
Ermeni kimliğini sonraki nesle aktarma imkânını da verir.[26] Ermeni kilisesi
de bu doktrinin yeni nesillere aktarılmasını teşvik etmiş ve böylece yeni
nesiller “Ermeni meselesi”ni dava olarak görmeye başlamıştır. “Ermeni meselesi”
Ermeni kimliğinin vazgeçilmez ve en önemli unsuru olmuş, bir inanç hâline
gelmiştir.[27] Yani artık “Ermeni meselesi”ni tartışmak ve bu konuda Ermeni’yi
ikna etmeye çalışmak Ermeni diasporası tarafından “hakaret” olarak kabul
edilmeye başlamıştır. Mesela, bu durum hakkında Sedat Laçiner şunları
söylemektedir:[28]
“İlk
kuşak Ermenilerle anlaşmak daha kolaydı. Onlar Kars’ı da biliyordu, Maraş’ı da.
Onlar Türk’ü de biliyordu, Ermeni’yi de. Bu nedenle uzak diyarlara da gitseler
Türk’ü canavarlaştırmamaya, Ermeni’yi melekleştirmemeye büyük bir özen
gösterdiler. İçlerinde radikaller de oldu elbette. Radikal milliyetçiler,
radikal dinciler ve radikal solcular yaşananları bir sonraki nesle tek taraflı
ve abartarak anlattılar elbette. Fakat onlar da biliyorlardı neyin ne olduğunu
ve ne olmadığını. Nesil geçtikçe sorunlar daha da derinleşti. Nefret düzeyi her
bir nesilde daha katmerleşti. Geldiğimiz noktada diaspora Ermenilerinin
Türklere nefreti iman düzeyine yükseldi. […] Bu nedenledir ki Ermeni
diasporasının aşırı uçları soykırım iddialarını Türklerle konuşmayı bile
reddediyorlar.”
Bunu
özetlersek ilk kuşak, başka insanlar tarafından abartılmış bir efsane olarak
“Ermeni meselesi”ni benimsemeyip Türklerle birlikte yaşadığı zamanı biliyor. Bu
yüzden Türklere ve Ermenilere karşı sahip olduğu imaj daha objektifti. Fakat
nesil değiştikçe Ermeniler Türkler hakkındaki gerçekleri bilmeyip sadece
abartılmış şekilde “Ermeni meselesi” ve Türkler hakkında sürekli kulaktan
duyarak yetiştirilmeye başlamıştır. Bu yüzden yeni nesillerin hayalinde sadece
“Ermenileri acımasız şekilde katleden” Türk imajı sağlam şekilde kurgulanmış
durumdadır.
Ayrıca
Hüseyin Çakıllıkonak’ın yaptığı araştırmaya göre, “Ermeni meselesi”nin çok
önemli ya da önemli olduğunu söyleyenin oranı Türkiye doğumlu olanlar arasında
%32,5, Halep doğumlu olanlar arasında %45, Fransa doğumlu olanlar arasında ise
%67’dir. [29] Bu, eski kuşağa göre diaspora olarak doğan yeni nesillerde
Türklere nefret daha şiddetlidir.
Böylece
Ermeni diasporası içinde, özellikle yeni nesillerde Ermeni kimliği Türklere
nefret ve “Ermeni soykırımı” adlı acı üzerine kurulur ve diasporayı birleştirip
Ermeni olarak gösteren en önemli unsur “Ermeni meselesi” ve Türk nefreti
olmuştur.
Stalin
zamanından itibaren Sovyet Birliği de “Hay Dat” doktrinini kullanmaya
başlamıştır. Sovyet Birliği’nde Stalin iktidara geldikten sonra, özellikle
İkinci Dünya Savaşından sonra Türkiye-Sovyet Birliği ilişkileri kötüye doğru
gitmiştir. Stalin o zamandan beri Türkiye’ye karşı Ermeni kartını kullanmaya
başlamıştır. 1942 yılında Ermenistan’daki bazı kiliseler açılmış ve din adamlarının
Sibirya’dan Ermenistan’a geri dönüşüne izin verilmiştir. Nisan 1943’te
Eçmiadzin’deki dinî işler konseyinin açılmasına, 1945 yılında ise Kilise
konsülünün bu makama atanmasına izin verilmiştir. Buradaki Sovyet hükûmetinin
amacı, Ermeni kilisesini kullanarak dünyadaki bütün Ermenilerin lideri
statüsünü güçlendirmekti.[30]
Özellikle
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bu eğilim daha da ilerlemiştir. Dünya’nın dört
bir yanında ve Ermenistan’da yaşayan Ermenileri birleştirip Rusya’nın etkisi
altında tutmak için “ana vatana geri dönüş” kampanyası başlatılmıştır.[31] Bu
noktada, yurt dışındaki Ermenilerin çoğu “ana yurt” olan Anadolu’dan, özellikle
Doğu Anadolu’dan tehcir edilmiştir. Bu yüzden Sovyetler Birliği’nin Ermeni
diasporası için “tarihî Ermeni toprağı” olan bu bölgeyi Ermenistan’a bağlayıp
oraya Ermenilerin geri dönmesini sağlaması beklentisi servis edildi.
Dolayısıyla “ana vatana geri dönüş” kampanyası Türkiye’den toprak talebi de
içeriyordu ve bu kampanyanın başarısı için “Hay Dat” doktrini ve “Ermeni meselesi”
gündemde tutuluyordu. Sovyet Birliği bu kampanya sürecinde “Hay Dat” doktrini
ve olumsuz Türk imajını kullanmıştır ve Ermenistan Ermenileri arasında da
Türklere karşı nefret artmıştır.[32] Ayrıca Ermenilerin tarih yazımı da “Hay
Dat” doktrini doğrultusunda hazırlanmıştır.
Stalin
zamanından sonra, Ermeni diasporası ve Ermenistan arasındaki ilişkiler hızla
gelişmeye başlamıştır. Aslında Ermeni diasporasının önemli bir kesim ve
Ermenistan Ermenileri arasındaki ilişkileri pek güçlü olmadığı için[33] diaspora
Ermenilerinin kimlik yapısı ve Ermenistan’dakilerin kimlik yapısı arasında fark
görünmekteydi ve birliktelik yoktu. Bu yüzden Sovyetler Birliği’nin,
diaspora-Ermenistan ilişkilerini güçlendirip Ermenileri “Ermenistan” çatısı
altında bir araya getirmesi ve “Ermenistan Devleti”nin meşruiyetini sağlaması
lazımdı. Bu politika doğrultusunda 1962 yılında Erivan’daki eğitim kurumlarında
diasporadaki Ermeni öğrencileri kabul edilmeye başlamıştır.[34] “Hay Dat”
doktrinine ve Türklere karşı nefrete dayalı milliyetçiliğe yüksek seviyede
sahip olan Ermeni diasporası Ermenistan içindeki Ermeni milliyetçiliğinin
yükselişini teşvik etmiştir. Bu süreçte diaspora için hayati önemi taşıyan
“Ermeni meselesi” Ermenistan Ermenileri için de hayati önemi taşımaya başlamış
ve bu durum “Ermeni meselesi”nin siyasallaşmasına sebep olmuştur.[35]
Bütün
dünyadaki Ermeniler arasında “Hay Dat” doktrinine dayalı Ermeni milliyetçiliği,
Ermeni iddialarının 50. Yıl dönümü olan 1965 yılında zirveye ulaşmıştır. 24
Nisan 1965 tarihinde binlerce Ermeni “Ermeni Olayı”nın 50. yıldönümünü anmak
için Erivan’da sokaklara dökülüp gösteri düzenlemiştir.[36] Bu gösteriden sonra
Erivan’daki Tsitsernakaberd Tepesi’nde soykırım anıtı dikilmiştir. Bu anıt,
günümüze kadar Ermenilerin milliyetçiliğini ve ulusal kimliğini yetiştirmekte
önemli rol oynamaktadır. Yani Ermenilerde milliyetçilik ve ulusal kimlik,
“Ermeni meselesi” ve “Hay Dat” doktrini üzerinde kurumsallaşmış ve
kitleselleşmiştir.[37] Ayrıca Ermeni milliyetçiliği ve bunun temelindeki “Hay
Dat” doktrini, Rusya ve Sovyet Birliği’ne karşı muhalif olmak yerine Türk
düşmanlığı ve bunun doğrultusunda Rusya’yla birlikteliğine dayanmakta olduğu
için Sovyetler Birliği de Ermeni milliyetçiliğini destekleyip Türkiye’ye karşı
kullanmıştır. Böylece “Ermeni meselesi” Ermenistan’daki Ermeniler tarafından da
kimliğin vazgeçilmez önemli unsuru olarak benimsenmiş ve bir devlet olarak
Ermenistan’ın meşruiyetinin kaynağı hâline gelmiştir.
Sovyetler
Birliği dağıldıktan sonra, yeni bağımsızlığını kazanan Ermenistan bağımsız ulus
devlet inşası sürecine girmiştir. Birinci Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan,
Karabağ’daki savaşta “Ermeni meselesi”ne bağlı “Hay Dat” doktrinini aktif
şekilde kullanmıştır. Ayrıca 1991 yılında kabul edilen Bağımsızlık
Bildirisi’nin 11. maddesinde “soykırım”ın tanınması, Türkiye’den tazminat ve
toprak talebi söz konusu olmaktadır.[38] 1994’ten sonra ise aşırı milliyetçi
olan Taşnak Partisini kapatmış ve ülkenin siyasal ve ekonomik durumunu
iyileştirmek için Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkileri kurma çabasına
girmiştir. Fakat Ter-Petrosyan’ın bu politikaya karşı hükûmet içinde tepki
yükselmiş, sonunda Ter-Petrosyan 1998 yılında istifa etmiştir.[39]
Yerine
gelen Robert Koçaryan ise meşruiyetini güçlendirmek için “Ermeni meselesi” ve
“Hay Dat” doktrinini aktif şekilde kullanmaya yönelmiştir. O, iktidara gelirken
diasporanın milliyetçiliğiyle iş birliğini her konuda ileri sürmüştür.
Koçaryan, Ermenistan’daki diasporanın etkinliğini artırmak için çeşitli
tedbirler almış ve diaspora-Ermenistan ayrımını kaldırmaya çalışmıştır. Bunun
önemli unsuru ise “Ermeni meselesi” ve bunun üzerinde kurgulanan “Türk
nefreti”dir.[40] Koçaryan, “Ermeni meselesi” konusunu her ortamda vurgulamış ve
Türkiye ile ilişki kurmak için “soykırım”ın tanıması gibi ön şartları koymuştur.[41]
Böylece Koçaryan bu meseleyi diş politikasının en önemli gündemi hâline
getirmiş ve diasporanın desteğine ne kadar önem verdiğini göstermiştir. Yani
Koçaryan, Ermeni kimliğinin temelindeki “Ermeni meselesi” ve “Hay Dat”
doktrinini kullanarak siyasal olarak güçlü olan Ermeni diasporasının hem
ekonomik hem de siyasal desteğini sağlamış, diaspora Ermenileri ve Taşnak
Partisi gibi milliyetçi kesiminin desteğiyle kendi meşruiyetini
güçlendirmiştir.
Ermenistan;
bağımsızlığını kazandıktan sonra, özellikle Koçaryan zamanından sonra,
sosyoekonomik açıdan kötü durumdaki ülkede milliyetçilik ve “Hay Dat”
doktrinine dayalı eğitimi pekiştirmiştir.[42] Ayrıca televizyon yayınları ve
üniversite eğitimi alanlarında da Ermeni milliyetçiliğini yüceltmeye
yönelmiştir. Yani Ermenistan, halkın şikâyetinin kendi hükûmetine doğru
yönelmemesi için eğitim ve yayın gibi alanlarda “barbar ve acımasız düşman
Türkler”, “devamlı mağduriyete karşı direnip zafer kazanan kahraman Ermeniler”,
“Ermeni milletinin en büyük felaketi olan Ermeni soykırımı” gibi ifadeler
sürekli olarak kullanılmaktadır. Böylece Ermenistan kendi kimliği içindeki
“Ermeni meselesi”nin yerini pekiştirerek ayrıca Ermenistan’daki halkın
şikâyetini ve öfkesini Türkiye’ye yönlendirerek ulus devlet olarak meşruiyetini
güçlendirmeye yönelmiştir.
Koçaryan’dan
sonra cumhurbaşkanı olan Serj Sarkisyan da “Ermeni meselesi” ve olumsuz Türk
imajını kendi meşruiyeti için kullanmaya devam etmiştir. Sarkisyan, Robert
Koçaryan gibi her fırsatta Türkiye’nin sözde “Ermeni Soykırımı”nın tanımasını
Ermenistan’ın en önemli dış politika gündem olduğunu vurgulamaya devam
etmiştir.[43] Ayrıca o, 2011 yılında dolaylı olarak Türkiye’den “soykırım”ın
tanınmasını istemiş ve Doğu Anadolu’nun bir kısmının Ermenistan’a dâhil
edilebileceği manasına gelen sözler söylemiştir. Sarkisyan, 16 Mayıs 2011
tarihinde Moskovskie Novosti gazetesine verdiği röportajda Türkiye ile barışmak
için önce Türkiye’nin “Ermeni soykırımı”nı tanımasının şart olduğunu
vurgulamıştır.[44]
Ermenistan;
Türkiye’nin “Ermeni meselesi”nin incelenmesi ve bununla ilgili arşivlerde
araştırma yapılması konusundaki önerisini diaspora, kilise ve Taşnak Partisinin
baskısından dolayı reddetmiştir.[45] Çünkü “Ermeni meselesi”nin gerçeğinin
açıklanması, abartılmış “Ermeni olayı” üzerinde kurgulanan Ermeni ulusal
kimliğinin zayıflanmasına ve “Ermeni meselesi”ne dayalı Ermeniler arasındaki
birlikteliğin zedelenmesine sebep olacaktır. Bu takdirde “Ermeni meselesi” ve
“Hay Dat” doktrine dayalı ulus devlet olarak meşruiyeti de yıkılacaktır.
Ermeni
Kimliğinde ve Ermenistan’ın Ulus Devlet İnşasında Karabağ Sorunu
1988
yılında patlak veren Karabağ Meselesi ve Ermeni kimliği ve Ermenistan’ın ulus
devlet olarak meşruiyetinde önemli rol oynamaktadır. Bu konuda “Ermeni
meselesi” ve “Hay Dat” doktrinin etkisi oldukça önemlidir.
“Hay
Dat” doktrinine dayalı Ermeni milliyetçiliği içeren söylemlerinde Ermenistan
Ermenileri, Karabağ Ermenileri ve diaspora Ermenilerinin bileşeni vardır. Vatan
kavramının bileşeni ise daha çoktur: Ermenistan, Karabağ, Nahçıvan, Cavahetya,
Doğu Anadolu ve Kuzeybatı İran.[46] Ermeni milliyetçiliğini savunan Taşnak
Partisi; “Hay Dat” ve Turancılık tehdidini öne sürerek Ermenilerin çıkarını
tanımlayan bildiriyi yayımlamıştır. Yerli elit olan Zori Balayan da Karabağ’ın
sadece haritada görünen coğrafi bir nokta değil, aynı zamanda Turancılığın
“Turan’a ulaşma” hedefini engelleyen bir provokasyon olduğunu
vurgulamıştır.[47] Yani Karabağ sorunu Ermeni milliyetçilerine göre “barbar ve
acımasız Türk boyunduruğu”ndan tarihî Ermenistan toprağını kurtarmak için bir
aşamadır ve Ermenilere karşı yapılan “Ermeni soykırımı” ve “vatanın kaybı” adlı
büyük adaletsizliğe karşı intikamdır.[48] Böylece görülmektedir ki Ermeni
milliyetçilerinin Karabağ sorununa bakışında “Ermeni meselesi” ve bundan kaynaklanan
Türk nefreti önemli rol oynamaktadır.
Bu
yüzden “Hay Dat” doktrinini birinci plana çıkaran milliyetçiler ve Ermeni
diasporasına göre Karabağ’da barışın sağlanması için burayı bırakmak yenilgiyi
kabul etmektir ve Ermenilerin tarihî haklarına ve haklı davaya karşı büyük
ihanettir. Bu yüzden onlar için sadece Karabağ’ın fiilî bağımsızlığının garanti
altına tutulması veya Ermenistan’la birleşmesi gereklidir.[49] Yani Ermeni
diasporası Ermenistan’ın Azerbaycan ile anlaşarak Karabağ meselesinin çözülmesini
istememektedir. Sorunun devam etmesi, “Hay Dat” doktrini üzerinde oluşturulan
Ermeni ulusal kimliğinin korunması ve güçlendirilmesine katkıda bulunmaktadır.
Ermenistan
devleti, özellikle Koçaryan döneminden itibaren Karabağ sorununu dünyadaki
Ermenileri birleştirmek için kullanmıştır. 1999 yılındaki seçimde Koçaryan’ın
partisi olan Ermeni Cumhuriyetçi Partisi ve Halk Partisi; Karabağ’daki durumun
devam etmesi ve bütün Ermeni silahlı kuvvetlerini Karabağ halkının kendi
kaderini tayin etme hakkını desteklemek için buraya yönlendirmenin son derece
önemli olduğunu açıklamıştır. Ermeni Cumhuriyetçi Partisi, liberal kesimin “Hay
Dat” doktrinini devlet ideolojisi olarak kullanmayı inkâr etmesini bütün
Ermenilerin birlikteliğine zarar vermekle ve Ermenilerin en yüksek hedeflerden
sapmaya çalışmakla suçlamıştır. Bu partide yer alan eski Başbakan Andranik
Margalyan, Karabağ Savaşı’ndaki en önemli zaferin ahlaki ve psikolojik zafer
olduğunu vurgulamıştır. Yani bu savaşın sonucu olarak Ermeniler “kurban”
kimliğine bağlı travmadan kurtulmayı başarmıştır. Margaryan’a göre Ermeniler
sadece “soykırım”a uğrayıp vatanı kaybeden millet olduğuna değil, aynı zamanda
ana vatanı geri almayı başaran millet olduğuna emin olmuştur. Başka deyişle,
Karabağ Savaşı’ndaki zafer, Ermenilerin “Ermenileri katleden barbar ve acımasız
Türklerin zulmüne karşı zafer”dir ve Ermenilerin “kahraman, üstün ve başarılı” olduğunu gösteren
semboldür.
Ermenistan
için Karabağ Meselesi, sadece “ana vatan” olan Ermenistan’daki Ermenileri ve
diaspora arasındaki birlikteliği güçlendirip diasporadan destek sağlamak için
kullanabilen unsur değildir. Aynı zamanda Ermenilerin kimlik içinde “kahraman,
üstün ve başarılı” millet olarak gururunu okşamıştır. Bu açıdan bakarsak
Karabağ’daki fiilen bağımsız olan devletin kurulması Ermeniler için son derece
gurur verici bir olaydır. Dolayısıyla Karabağ meselesi konusunda Azerbaycan ile
anlaşmak, Ermenilerin kimliği içinde önemli yer alan bu duyguyu mahveden bir
girişimdir ve Ermeni milliyetçilerine göre bu asla kabul edilemez.
Hem
Koçaryan hem de Sarkisyan sosyoekonomik açıdan kötü durumda olan Ermenistan’da
halkın şikâyet ve öfkesinin kendi taraflarına yönelmesini engellemek için aktif
olarak Karabağ sorununu kullanmaktadır. Ermenistan hükûmeti sürekli
Karabağ’daki zaferi vurgulayıp halkın içindeki milliyetçilik duygusunu
yüceltmekle ve Azerbaycan’a karşı sert davranmaya devam etmekle kendi
iktidarını pekiştirmeye çalışmaktadır. Böylece Karabağ’da Ermeni ordusunun
kalmaya devam etmesi, başka deyişle Karabağ sorununun çözülmemesi Ermenistan’ın
ulus devlet olarak meşruiyetini oluşturmaktadır.
Ermenistan’daki
Durumun Kötüleşmesi ve Ulus devlet Olarak Meşruiyetin Sallanması
Günümüze
kadar Ermenistan, özellikle Robert Koçaryan döneminden itibaren ulus devlet
olarak meşruiyetini sağlamak için Ermeni meselesi ve Karabağ sorununu
kullanmaktadır. Yani milliyetçi-muhafazakâr politikalara yönelip Batı
ülkelerinde siyasal ve ekonomik açıdan güçlü olan Ermeni diasporasıyla iş
birliği içinde bulunmakta[50], böylece hem siyasal hem de ekonomik destek
sağlamaktadır.
Diğer
yandan Ermenistan, bu tutumdan dolayı Azerbaycan ve Türkiye ile siyasal ve
ekonomik ilişkiler kuramamaktadır. Bu yüzden Kafkasya’daki Batı destekli
Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye ekonomik iş birliğinden yaralanamayıp Kafkasya’da
izole edilmiş durumdadır.[51] Bu durum, Ermenistan’daki sermayenin
gelişmemesine, teknik donanım gibi konularda yeterince destek sağlayamamasına
ve yatırımın sınırlı kalmasına sebep olmuş ve Ermenistan’ın ekonomik durumu
kötüleşmiştir. Özellikle Erivan dışındaki bölgelerin durumu oldukça kötüdür.
Buralar fiilen Ermenistan hükûmeti tarafından terk edilmektedir. Bundan dolayı,
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra yaklaşık bir milyon kişi yurt dışına göç
etmiştir ve yurt içindeki nüfus artışı negatife dönüşmüştür.[52] Böylece
Ermeniler arasında kimlik ve davranışlarda hasar görülmeye başlamıştır.[53]
Ermenistan hükûmeti, halkın bu duruma dikkat etmemesi için de Ermeni meselesi
ve Karabağ sorununu aktif şekilde kullanarak halkın şikâyetlerini Türkiye ve
Azerbaycan’a yönlendirmeye çalışmaktadır. Buna rağmen Ermenistan’ın durumu daha
da kötüleşmiş ve bu yöntem yavaş yavaş geçerliliğini yitirmeye başlamıştır.
Bu
durumu, 1988 yılında büyük depremin olduğu Spitak’ı 2000’lı yılların başında
ziyaret eden bir Japon’a bir Spitak sakini şöyle anlatmıştır:[54]
“Bu
Depremde bütün ailemi kaybettim… Elbette kışın çok soğuk olur. Neden başka yere
göç etmeyip burada yaşamaya devam ettiğimi kendim de bilmiyorum. Belki vefat
eden ailem burada uyuduğu içindir…
Su
mu? Şimdi almaya gidiyorum. Buraya yakındır. Sadece buradan içme suyu çıkıyor.
Ama Sevan ve Cermuk’ta da bizim gibi yaşayanlar çok var. Ermenistan’da genel
olarak çeşmeden su akmıyor. Ha ha ha… Japonya’da da böyle midir? Ne? Farklı mı?
Tabii ki!
Yemekleri
de kendim yapıyorum. Fakat bu durum sadece Spitak için geçerli değil.
Ermenistan’ın diğer bölgelerinde de durum aynı. İş mi? Yok. Ama bu da sadece
burada geçerli değil. Her yerde durum aynıdır. Sovyetler Birliği dağıldıktan
sonra her yerde bütün fabrikalar ve iş yerleri kapandılar. Fakat Özellikle
Spitak’ın durumu berbattır. Belki işsizlik oranı yüzde yüze yakındır. Gerçi
çalışıyor gibi görünenler vardır.
Evi
tekrar inşa edenlerin evlerinde tuvalet var. Biz burada ortak şekilde
yaptığımız tuvaleti kullanıyoruz.
Hükûmet
mi? Baştan güvenmiyorum. Depremden sonra ilk zamanlarda çeşitli ülkelerden
birçok kurtarma ekipleri ve yardım grupları geldiler fakat hemen geri döndüler.
Hükûmetin bize para vermemesinin sebebi de bildiğimiz “Karabağ Savaşı”dır.
Çaremiz
yok. Depremden dolayı ölenler var, savaşta ölenler de var. Yurt dışındaki
Ermeniler de sadece Karabağ’ı merak ediyorlar. Şimdi ise Karabağ’dakilerin
durumuna göre bizim durumumuz çok daha beter, öyle değil mi?
Ne?
Bundan sonra Karabağ’a mı gideceksin? İyice gözlemle, Stepanakert’in durumunun
nasıl olduğunu! Laçin yolunun durumunu bu yolunkiyle karşılaştır! Vallahi
glasnosttan sonra hiç iyi bir şeyler olmadı!”
Bu
sohbetten anlaşılan odur ki, Ermenistan’da yaşayan Ermenilerin ekonomik ve
toplumsal durumu çok kötü olmasına rağmen hem Ermenistan hükûmeti hem de Ermeni
diasporası sadece Karabağ sorunu ve “Ermeni meselesi”yle ilgilenip
Ermenistan’ın diğer yerlerinde yaşayan Ermenileri terk etmektedir. Yani
Ermenistan’daki Ermenilere göre önemli olan artık “Ermeni meselesi” ve Karabağ
sorunu değil; kötü ekonomik durum, altyapının zayıflığı ve işsizlik sorunudur.
Böylece Ermenistan’ın diğer yerlerinde yaşayanlar artık “Ermeni meselesi” ve
“Karabağ sorunu” konularından bıkmış durumdadırlar. Gerçekten de Ermenistan’ın
berbat ekonomik durumu ve Ermenistan hükûmetinin buna dair tutumuna karşı
halkın şikâyeti oldukça büyüktür. Gerçekten de 2011 yılında Erivan’da hükûmetin
istifasını istemek için binlerce kişi başkent meydanında toplayıp işsizlik,
yüksek enflasyon ve hayat pahalılığını protesto etmiştir. Bu gösteriye eski
cumhurbaşkanı olan Levon Ter-Petrosyan da katılmıştır.[55]
Aynı
zamanda, Ermenistan hükûmeti ve Ermeni diasporasının Türkiye ve Azerbaycan’a
karşı sert tutumu Ermenistan toplumunun önemli bir kesiminde çok ciddi olarak
eleştirilmeye başlamıştır.[56] Ermenistan’daki bazı aydınlar ve siyasal
partiler de Ermenistan’ın “Ermeni meselesi” ve Karabağ sorununa daha yumuşak ve
gerçekçi yaklaşımları benimsemeye yönelmiştir. Bu noktada Ermenistan Meclisinde
36 koltuğa sahip olan Müreffeh Ermenistan Partisi “Ermeni meselesi” ve
Türk-Ermeni ilişkilerini (Ayrıca bu, dolaylı olarak Azerbaycan ile ilişkileri
de kapsar.) şöyle değerlendirmektedir:[57]
“Takip
edilmesi gereken ahlaki standartlar var. “Ermeni Soykırımı”nın kurbanlarının
halefleri rahatlanmak için bir şey istiyorlar ama onlar her şey alıyorlar.
Çünkü inkâr soğuk ve devamlı tavırda yer almaktadır. Bu doğru değildir.
Partinin hiçbir şikâyeti yoktur. Biz Türkiye ile ilişkileri başlatıp
derinleştirmeye hakikaten değer veriyoruz. Birinci aşamada konuşulan konu doğal
olarak sadece ekonomik ve diplomatik ilişkilerdir. Aniden ciddi siyasal
ilişkileri başlatmak imkânsızdır. Ama komşuyla minimum ilişkiler en azından
gerçekleştirilmelidir. Düşünüyorum ki ondan sonra o iki halk, ilişkileri devam
ettirmenin avantajını bulabilir. Sonuçta hayat devam eder ve biz komşuyuz.
Sadece Türkiye ile ilişkileri kurmayı değerlendirdikten sonra “Ermeni
Soykırımı”nın tanınmasını değerlendirebiliriz. Ne kadar derin derecede
ilişkilerin geliştiği ve bizim nasıl komşu olduğumuz devamlı olarak
görünmektedir. Günahkârlık duygusu ve gerçek pişmanlık duygusu aslında
önemlidir. Komşu olarak biz birbirimizi iyi tanımıyoruz. Özellikle Türkiye
gerçekten genel olarak bizi, siyasal elitimizi, Ermenistan’ı iyi tanımıyor.
İletişim hem “Ermeni Soykırımı”nın tanınması için hem de ilişkilerin iyileşmesi
için önemlidir.”
Yani
bu parti şunu vurgulamak istemektedir: “Ermeni Soykırımı”nın tanınmasından önce
ilk olarak Ermenistan, Türkiye ile ilişkileri kurup geliştirdikten sonra da
“soykırım”ın tanınması için çalışmaya yönelebilir. Çünkü günümüzdeki
Ermenistan’ın kötü sosyoekonomik durumunun toparlanması “Ermeni meselesi” ve
Karabağ sorunundan daha önemlidir. Bu yüzden
“soykırım” konusuna öncelik vermektense kötü durumdan kurtulmak için
Türkiye (bir de dolaylı olarak Azerbaycan) ile diplomatik ilişkileri kurup
uluslararası sisteme entegre olmak Ermenistan’ın çıkarı için daha uygundur.
Levon
Ter-Petrosyan da Ermenistan’ın uluslararası sisteme entegre olması ve sosyoekonomik
durumunun iyileştirilmesinin “Ermeni meselesi” ve Karabağ sorunundan daha
önemli olduğunu vurgulamaktadır. Onun 2008 yılındaki cumhurbaşkanı seçiminde
kazandığı oy oranı %21,5 olmuştur.[58] Ter-Petrosyan’ın seçimde dikkati çekecek
seviyede oy kazanması, Ermenistan Ermenilerinin önemli kesiminde “Ermeni
meselesi” ve Karabağ sorununun geri planda kaldığını, diaspora Ermenilerinin
kimlik yapısıyla Ermenistan Ermenilerininki arasında çok farkların olduğunu
göstermiştir.
Böylece
“Ermeni meselesi” ve Karabağ sorunu, Ermenistan’daki Ermeniler arasında
kimliğin önemli unsuruyken gerçek hayatta bu konuların önemi azalmaya
başlamıştır. Yani “Ermeni meselesi” ve Karabağ sorunu artık Ermenistan’daki
Ermenileri birleştirmek için etkili faktör olma işlevini yavaş yavaş
kaybetmektedir. Bu sorunlarla karşı karşıya bulunan Ermenistan’ın ulus devlet
olarak meşruiyeti önemli derecede sallanmaya başlamıştır.
Sonuç
Ermenistan’da
yaşayan Ermenilerin hemen hemen hepsi 19. yüzyıldan sonra Osmanlı İmparatorluğu
ve İran’dan göç eden Ermenilerden oluşmakta ve Orta Çağ’dan beri dünyanın dört
bir yanına dağılarak yaşamını devam ettirdiği için herkes farklı toplumsal,
kültürel ve ekonomik yapıya sahipti. Ermeniler arasındaki ortak nokta sadece
Gregoryen kilisesine mensup olmalarıydı. Bu yüzden Ermeniler arasında
birliktelik zayıftı ve Ermenistan’ın ulus devlet inşası sürecinde söz konusu
olan, farklı toplumsal ve kültürel yapıya sahip olan Ermenilerin nasıl
birleştirileceği ve ulus devlet olarak meşruiyetinin nasıl sağlanacağıydı.
Bütün
dünyadaki Ermenileri tek çatı altında birleştirmek ve Ermenistan’ın ulus devlet
olarak meşruiyetini sağlamakta “Ermeni meselesi” oldukça önemli rol
oynamaktadır. Diasporadaki Ermeniler 1915 yılındaki tehcirden sonra kendi
toplumlarını asimilasyondan korumak için “Ermeni meselesi” ve “Hay Dat”
doktrinini kullanmış ve sonraki nesillere aktarmaya devam etmiştir. Böylece
diaspora Ermenileri için “Ermeni meselesi” kimlik içindeki vazgeçilmez unsur
olmuş ve Türklere karşı nefret, onların kimlik yapısının temelini
oluşturmuştur.
Sovyet
Birliği de özellikle Stalin’den sonra Ermeniler içindeki Türk nefreti ve “Hay
Dat” doktrinini kullanmaya başlamış ve diaspora-Ermenistan arasındaki
ilişkileri güçlendirmeye yönelmiştir. Bu süreçte Ermenistan’daki Ermenilerin
kimliğinde de “Ermeni meselesi” önemli yer almış ve Ermenilerin Türklere karşı
nefreti zirveye ulaşmıştır. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, özellikle
Koçaryan döneminden itibaren Ermenistan “Ermeni meselesi” ve “Hay Dat”
doktrinini ulus devlet olarak kendi meşruiyetini sağlamak için aktif olarak
kullanmıştır.
Karabağ
sorunu da Ermeniler içinde “Ermeni meselesi” ve “Hay Dat” bağlamında
anlatılmaktadır. Ermenistan için bu sorun sadece diasporadan destek sağlayan,
Ermenistan ve diasporayı birleştiren unsur olarak değil, aynı zamanda
Ermenilerin kimliğini “zulme karşı savaşıp zafer kazanan kahraman, üstün ve
başarılı millet” olarak yücelten amil olarak ortaya çıkmıştır.
Böylece
Karabağ sorunu, Ermenilerin kimlik yapısı içinde “Ermeni meselesi” ile birlikte
önemli yer almaya başlamıştır. Koçaryan ve Sarkisyan da yani Ermeni ordusunun
Karabağ’da kalmaya devam etmesini “zafer ve Ermenilerin yüceliğinin simgesi”
olarak değerlendirip Ermenistan’ın ulus devlet olarak meşruiyetini sağlamak
için kullanmaktadır.
Fakat
son zamanlarda Ermenistan’ın sosyoekonomik durumu gittikçe fenalaşmaktadır. Bu
durum karşısında Türkiye ve Azerbaycan’a karşı daha gerçekçi ve esnek
yaklaşımın uygulanması gerektiğini savunanlar da yavaş yavaş artmaktadır.
“Ermeni meselesi” ve Karabağ sorunu Ermenistan’daki Ermenilerin ilgisini
kaybetmeye başlamış ve sosyoekonomik durumun iyileştirilmesi Ermenilerin
bilincinde daha önemli yer tutmaya başlamıştır. Böylece Ermenistan’ın ulus
devlet olarak meşruiyeti sallanmaya yüz tutmuştur.
Sonuç
olarak farklı sosyoekonomik yapıya sahip olan Ermenileri birleştirip
Ermenistan’ın ulus devlet olarak meşruiyetini sağlamak için “Ermeni meselesi”
ve Karabağ sorunu oldukça önemli rol oynamaktadır. Fakat günümüzdeki
Ermenistan’ın gittikçe kötüleşen sosyoekonomik durumu karşısında bu unsur ulus
devlet olarak meşruiyetin kaynağı statüsünü kaybetmeye başlamış ve Ermenistan,
buna dayanmayan yeni bir ulusal kimlik arayışına girmiştir.
Bibliyografya
An,
Ömer Faruk, Türkiye’nin Dış Politikasına Etkisi Bakımından 2015’e Doğru Ermeni
meselesi, Ermeni araştırmaları, No. 45 (2013), s. 177-197.
Başak,
Tolga. İngiliz Genelkurmay Başkanlığının Ermeni Raporu: “Tarihsel ve Etnolojik
Açıdan Ermeniler” (5 Nisan 1918), Ermeni Araştırmaları, No. 44 (2013), s.
187-231.
Çağan,
Hazel, Ermeni Kültürü ve Ermeni Propagandası, Ermeni Araştırmaları, No. 45
(2013), s. 199-211.
Çakıllıkoyak,
Hüseyin, Diaspora’da Ermeni Kimliği: Paris ve Halep Örneği, İstanbul, 2005.
De
Waal, Thomas, The Caucasus: an Introduction, Oxford, 2010.
Ermenistan’da
Protestocular Meydana İndi, İlke Haber Ajansı,
http://www.ilkehaberajansi.com.tr/haber/ermenistanda-protestocular-meydana-indi.html
[19. 02. 2011].
Gasparyan,
Lilit, Armenian Politikal Parties and the Armenian Genocide, Repairfurture.net,
http://www.repairfuture.net/index.php/en/genocide-standpoint-of-armenia/armenian-political-parties-and-the-armenian-genocide-lilit-gasparyan
[01. 03. 2014].
Harutyunyan,
Arus, Contesting National Identities in an Ethnically Homogeneous State: The
Case of Armenian Democratization, Doktora Tezi, Western Michigan University,
2009.
Hushigina
Hushigina Arumenia [O kadar Acayip Ermenistan], http://armenia.en-grey.com/
[13. 11. 2007].
Kılıç,
Davut, 1915 Olaylarının 100. Yılına doğru Ermeni Kilisesi ve Ermeniler Üzerine
Bir Değerlendirme, Ermeni Araştırmaları, No. 44 (2013), s. 165-186.
Laçiner,
Sedat. Türk-Ermeni İlişkileri, İstanbul, 2004.
_______.
Ermeni Sorunu, Diaspora ve Türk Dış Politikası, Ankara, 2008.
_______.
Hangi Ermeni Sorunu?, Ankara, 2009.
Melkonian,
Monte, The Right to Struggle (seçilmiş yazılar), Markar Merkonian (der.), 2.
baskı, San Francisco 1993.
Oktay,
Hasan, Türkiye’nin Doğuya Açılan Kapısı Kafkasya’ya Stratejik Bakış, Yeni
Türkiye, No. 56 (2014), s. 435-444.
Özdemir,
Haluk. Diaspora Ararat’ı Ararken: Ermeni Kimliği ve Soykırım İddiaları, Ermeni
Araştırmaları, No. 14-15 (2004), s. 75-97.
Özer,
Merve Nezihe, Ermenistan’ın Nüfusu neden Azalıyor, Atılım Üniversitesi,
http://seal.atilim.edu.tr/ermenistanin-nufusu-neden-azaliyor [04. 01. 2013].
Panossian,
Razmik, The Armenians: From Kings and Priests to Merchants and Commissars, New
York 2006.
Sezgin,
Mahmut Niyazi, Ermenilerde Din, Kimlik ve Devlet, Ankara 2005.
Tüysüzoğlu,
Göktürk, Güney Kafkasya’da Bölgesel İşbirliği Gerçekliğinden Soyutlanan Ülke: Ermenistan,
Ermeni Araştırmaları, No: 44 (2013), s. 233-274.
[1]Razmik
Panossian, The Armenians: From Kings and Priests to Merchants and Commisars,
New York 2006.
[2]Mahmut
Niyazi Sezgin, Ermenilerde Din, Kimlik ve Devlet, Ankara, 2005.
[3]Sedat
Laçiner, Türk-Ermeni İlişkileri, İstanbul, 2004.
[4]Laçiner,
Ermeni Sorunu, Diaspora ve Türk Dış Politikası, Ankara, 2008.
[5]Arus
Harutyunyan, Contesting National İdentities in an Ethnically Homogeneous State:
The Case of Armenian Democratization, Doktora Tezi, Western Michigan University
2009.
[6]Thomas
De Waal, The Caucasus: an Introduction, Oxford, 2010, s. 31
[7]Bk.
Panossian, age., s.78-87.
[8]Tolga
Başak, İngiliz Genelkurmay Başkanlığının Ermeni Raporu: “Tarihsel ve Etnolojik
Açıdan Ermeniler” (5 Nisan 1918), Ermeni Araştırmaları, No: 44 (2013), s. 215.
[9]Bk.
agm., s. 196.
[10]Laçiner,
Hangi Ermeni Sorunu, Ankara, 2009, s. 42-43.
[11]Laçiner,
2008, s. 142.
[12]Örnek
olarak bk. Hushigina Hushigina Arumenia [O kadar Acayip Ermenistan],
http://armenia.en-grey.com/ [13. 11. 2007].
[13]Monte
Melkonian, The Right to Struggle (seçilmiş yazılar), Markar Merkonian (der.),
2. baskı, San Francisco, 1993, s. 26.
[14]Sezgin,
age., s. 120.
[15]Age.,
121-122.
[16]Panossian,
age., 194-196.
[17]Age.,
s. 11.
[18]Ömer
Faruk An, Türkiye’nin Dış Politikasına Etkisi Bakımından 2015’e Doğru Ermeni
meselesi, Ermeni araştırmaları, No: 45 (2013), s. 180.
[19]Hasan
Oktay, Türkiye’nin Doğuya Açılan Kapısı Kafkasya’ya Stratejik Bakış, Yeni
Türkiye, No. 56 (2014), s. 440
[20]Ronald
Grigor Suny, Soviet Armenia: 1920-91, The Armenians: Past and Present in the
Making of National Identity, Edmund Herzig and Marina Kurkchiyan, London and
New York, 2005, s. 115.
[21]Agm.,
s. 115.
[22]Laçiner,
2004, s. 45.
[23]Age.,
s. 26.
[24]Haluk
Özdemir, Diaspora Ararat’ı Ararken: Ermeni kimliği ve Soykırım İddiaları,
Ermeni Araştırmaları, No. 14-15 (2004), s. 80.
[25]Bu
terim hakkında bk. Sezgin, age., s. 101-106.
[26]Özdemir,
agm., s. 80.
[27]Laçiner,
2004, 26-27.
[28]Laçiner,
2009, 37-38.
[29]Hüseyin
Çakıllıkoyak, Diaspora’da Ermeni Kimliği: Paris ve Halep Örneği, İstanbul,
2005, s. 223.
[30]Laçiner,
2008, s. 126.
[31]Age.,
s. 131.
[32]Age.,
s. 131.
[33]Göktürk
Tüysüzoğlu, Güney Kafkasya’da Bölgesel İşbirliği Gerçekliğinden Soyutlanan
Ülke: Ermenistan, Ermeni Araştırmaları, No: 44 (2013), s.250.
[34]Laçiner,
2008, s. 143.
[35]Age,
s. 143.
[36]Age,
s. 147.
[37]Age.,
s. 149.
[38]Sezgin,
age., s. 110-111.
[39]Tüysüzoğlu,
agm. s. 238.
[40]Laçiner,
2008, s. 541.
[41]Tüysüzoğlu,
s. 239.
[42]Hushigina
Hushigina Arumenia [O kadar Acayip Ermenistan], http://armenia.en-grey.com/
[13. 11. 2007].
[43]Hazel
Çağan, Ermeni Kültürü ve Ermeni Propagandası, Ermeni Araştırmaları, No: 45
(2013), s. 202.
[44]Davut
Kılıç, 1915 Olaylarının 100. Yılına doğru Ermeni Kilisesi ve Ermeniler Üzerine
Bir Değerlendirme, Ermeni Araştırmaları, No: 44 (2013), s. 177.
[45]Agm.,
s. 176-177.
[46]Sezgin,
age., 109.
[47]Arus
Harutyunyan, Contesting National Identities in an Ethnically Homogeneous State:
The Case of Armenian Democratization, Doktora Tezi, Western Michigan University
2009, s. 174.
[48]Age.,
s. 176.
[49]Age.,
s. 176.
[50]Tüysüzoğlu,
agm., s. 235-236.
[51]Laçiner,
2004, p. 542.
[52]Merve
Nezihe Özer, Ermenistan’ın Nüfusu neden Azalıyor, Atılım Üniversitesi,
http://seal.atilim.edu.tr/ermenistanin-nufusu-neden-azaliyor [04. 01. 2013].
[53]Laçiner,
2008, s.542.
[54]Hushigina
Hushigina Arumenia [O kadar Acayip Ermenistan], http://armenia.en-grey.com/
[13. 11. 2007].
[55]Ermenistan’da
Protestocular Meydana İndi, İlke Haber Ajansı,
http://www.ilkehaberajansi.com.tr/haber/ermenistanda-protestocular-meydana-indi.html
[19. 02. 2011].
[56]Tüysüzoğlu,
agm., s. 250.
[57]Lilit
Gasparyan, Armenian Politikal Parties and the Armenian Genocide,
Repairfurture.net,
http://www.repairfuture.net/index.php/en/genocide-standpoint-of-armenia/armenian-political-parties-and-the-armenian-genocide-lilit-gasparyan
[01. 03. 2014].
[58]Tüysüzoğlu,
age., s. 242.