(Bir Türk Milliyetçisi'nin gözü ile
TÜRK'ün Başbuğu)
Hep başkalarından dinlediniz. Kimisi
yobaz gözüyle, kimisi sosyalist, kimisi lâ-dini gözüyle kimisi de kraldan çok
kralcı gözüyle anlattı Atatürk'ü...
Bir de benim gözümden yani Türk
Milliyetçiliği gözüyle görmenizi istedim Atam'ı. Biraz uzun oldu biliyorum ama
böylesine tarihi ve üzerinde bir çok doğru/yanlış görüşlerin olduğu bir
şahsiyeti "kısaca" nasıl anlatabilirdim ki?
İyiliğini, kötülüğünü, dindarlığını
veyahut günahkârlığını Allah (c.c) bilir, ama bir gerçek vardır ki; Türk
Milletine çok büyük hizmetleri olmuştur Mustafa Kemâl Atatürk'ün...
Esir düşen, bölünen, parçalanan Türk
Milleti'ni birleştirip ayağa kaldırmıştır, İngiliz sömürgesi olmamıza,
ezanlarımızın susmasına, bayrağımızın indirilmesine, evlatlarımızın adının
George, Michael, Jennifer v.b gibi yabancı olmasına silah arkadaşları ile engel
olmuştur.
İşte bu yazımızda, Mustafa Kemâl’in
kişiliğinden çok fikirlerinden bahsedeceğiz ve bunca yıldır bize anlatılan ile
sözleri ve düşündükleri arasında fark var mı yok mu onu irdeleyeceğiz. Kısacası
bir Türk Milliyetçisi’nin gözünden Türk’ün Başbuğ’unu anlatmaya çalışacağız.
Şimdilerde takunyalar(!) ile açılan
bazı kapılar bir zamanlar "Atatürk Rozeti” ile açılıyordu…
İşte o zamanlarda açıkça görülebilen
"Atatürk Modası” vardı tıpkı şimdilerde "Ilımlı İslâm Modası” olduğu
gibi…
Mustafa Kemâl Atatürk'ün dindarlığını
veyahutta günahkârlığını (Rabbim bilir) bir yana bırakıp, fikriyatına bakalım
isterseniz.
Atatürk herşeyden önce şuurlu bir Türk
Milliyetçisidir.
Fikirlerimin babası dediği büyük
Türkçü merhum Ziya Gökalp, Atatürk’ün düşünce yapısını etkileyen en önemli
şahsiyettir.
Bu etkilenmeyi sözlerinden açıkça
görmekteyiz.
"-Türkiye Türklerindir.
-Muhterem milletime şunu tavsiye
ederim ki, başına geçireceği insanların kanlarındaki ve vicdanlarındaki cevheri
asliyi tayin etmekten bir an uzak olmasın.
-Dünya üzerinde Türk’ten daha büyük,
ondan daha eski, ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlık tarihinde
görülmemiştir.
-Hayattaki yegâne üstünlüğüm Türk
doğmaktır.
-Biz doğrudan doğruya milletseveriz ve
Türk milliyetçisiyiz.
-Eğer bende bazı fevkaladelikler
görüyor buluyorsanız bunları sadece ve yalnız Türk olmama, Türklüğüme
bağlayınız.
-Bu ülke, tarihte Türk’tü, bugün de
Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır.
-Taş kırılır, tunç erir. Ama Türklük
ebedidir.
-Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki
asil kanda mevcuttur.
-Bir Türk, cihana bedeldir.
-Ben her şeyden önce bir Türk
milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim. Türk birliğinin, bir gün hakikat
olacağına inancım vardır.Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları
içinde kapayacağım. Türk birliğine inanıyorum, onu görüyorum. Yarının tarihi,
yeni fasıllarını Türk birliğiyle açacaktır. Dünya sükununu bu fasıllar içinde
bulacaktır. Türk'ün varlığı bu köhne aleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek,
ufuk ne demek, o zaman görülecek.
-NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!...”
Yukarıdaki onlarca söz aslında Mustafa
Kemal Atatürk’ün fikirlerini net olarak ortaya koymaktadır fakat vefatından bir
süre sonra özellikle tek partili dönemde biraz da zorlama ile Atatürk’ü
"Türk Milliyetçiliği ile alakası olmayan”, ”sosyalizme yakın” gibi; gerek
Millî Eğitim Bakanlığının müfredatları ile okullarımızda, gerekse sosyal
hayatımızın içerisinde (sivil kuruluşlar v.b) "Kemalizm” yahut
"Atatürk Milliyetçiliği” gibi aslında hiç de kendisi ile alakalı olmayan
fikirler ile önümüze sunmuşlardır. İşte tam da burada "Atatürk Modası”
başlamıştır. Bu öyle bir modadır ki bizlere farklı anlatılan bilgiler ile içi
boş, dışı süslü amma gerçek ile alakası olmayan gençler yetiştirmiştir.
Meselâ bu güruhun literatürümüze
soktuğu "Atatürk Milliyetçiliği” sözünü irdeleyelim,
Atatürk Milliyetçiliği kavramını
çıkaran 80 öncesi iyi bildiğimiz komünist düşüncedir. Sebebi ise Atatürk’ün
isminden rant etmek ve Türkçü olmayan bir Sosyalist anlayış solcu mantığı ile
alternatif bir Milliyetçilik akımı sağlamak içindir ve ne yazık ki kraldan çok
kralcıların da işine gelmiştir.
"Atatürk Milliyetçiliği” diye bir
kavram olamaz…
Milliyetçilik adından da belli olduğu
gibi bir milliyet ile alakalıdır, şahısların değil milliyet’in Milliyetçileri
olur o yüzden bu sözün aslı "Atatürk’ün Milliyetçiliği” yani "Türk
Milliyetçiliği”dir.
Ulu Önder Atatürk’ün Fikirlerini
benimsememiş veya kendisinin düşüncelerini ülkemizi muasır medeniyetler
seviyesine getirmesi için yorumlayıp fikir üstüne fikir katmamış bir kimse
zaten Türk Milliyetçisi olamaz.
Biz en büyük üzüntümüzü Bir ildeki
Atatürkçü Düşünce Derneğine gittiğimizde Ulu Önderimizin fotoğrafının yanında
che guevera denen berduşun resmini görünce yaşamıştık.
Hayatı boyunca "bolşevik ve
komunistlerden” uzak duran bir Mustafa Kemal’in, onu sevdiğini iddia eden bir
gençlik tarafından resminin yanına che’nin resmini koyulmasını çok
garipsemiştik… Nedenini sorunca cevap olarak "che devrimci Ulu Önder de
devrimci o yüzden” demişlerdi. O zaman "Humeyni de devrimci” onun da
resmini koysanıza dediğimizde söyleyecek söz bulamamışlardı…
Hiç berduş, komunist che ve yobaz
humeyni ile Bozkurt Mustafa Kemal ATATÜRK bir olur mu???
Hayatımız boyunca bizden hep Gerçek
Mustafa Kemal’i Sakladılar. Ya komunist, sosyalist ya da din düşmanı diye
tanıttılar.
İşte yukarıda bahis ettiğim "bazı
devşirmeler” artık gerçek Atatürk fikirlerini bir kenara bıraktırıp gençliğe
yüzeysel, gerçekle alakası olmayan bir moda başlattılar. "Atatürk Modası”
diğer adı ile "Kemalizm” veyahut "Atatürk Milliyetçiliği”…
Atatürk’e saygı duymanın veya
fikirlerini benimsemenin(!) ;
Yakasına bir Atatürk rozeti takarak,
Anıtkabire gidip gezerek, arabasının arkasına imza resmini yapıştırarak, sadece
10 Kasımlar da siren sesinde ayakta bir dakika durarak , inanıyorum deyip,
inandığı dinin gereklerini kendi iradesizlikleri dolayısı ile
yapmadıkları/yapamadıkları yerde kendince çözüm bularak, "Atatürkçü’yüm
arkadaş, din Allah (c.c) ile kul arasında” deyip, günahlarına bile Atatürk’ü
alet ederek, ha birde "en büyük Atatürkçü, en büyük Kemalist benim” diye
bağırıp diğer herkesi Rejim düşmanı ilan ederek olunacağını zannediyorlardı.
Özellikle 80′den sonra bu zümre epeyce fazlalaştı.
Ne yazık ki bu zihniyetin olduğu
yerde, bu zihniyetin karşısında bir etki-tepki meselesi gibi , Atatürk’ü
İlahlaştıranların olduğu bir ortama tepki olarak ta Atatürk’ü tümü ile (
fikirleri ve düşünceleri de dahil) kabul etmeyenleri de çıkarmıştı hatta bu o
kadar ileriye gitti Atatürk’e "hakaret” etmenin bile moda olduğu zamanlar
oldu…
"Şurası unutulmamalı ki bu tarz-ı
idare bir bolşevik sistemi değildir.Biz ne bolşevizim ne de komünist; ne biri
ne diğeri olamayız. Çünkü biz milliyetperver ve dinimize hürmetkarız. Hülâsa
bizim şekl-i hükümetimiz tam bir demokrat hükümetidir ve lisânımızda bu hükümet
halk hükümeti diye yad edilir." (Atatürk'ün söylev ve demeçleri cilt:3 ,
2. baskı s. 20)
…sözüne rağmen genellikle
komünistlerin bir zamanlar "Kazım Karabekir Paşa ve Atatürkün
bolşeviklerle yakın teması vardır aslında Mustafa Kemal Paşa sıkı bir
sosyalisttir” demeleri ve sadece O büyük insanın bir siyasi manevrasını
göremeyen cahillerin at gözlüğü ile olaya yaklaşmaları gibi, aynı durum da
Atatürk’ü sadece rakı içen, dini kötülüyen güya İslâmı yıkmaya çalışan biri
olarak gören zümreleri de ortaya çıkarmış ve bu zümreler bazen öyle ileriye
gitmişlerdir ki Başbuğ Atatürk’ü dini yıkmak(!) ile ilgili eleştirme ve hakaret
etme cürretinde bulunmuşlardır.
Özellikle son 11 yılda biraz da mevcut
iktidarın yaptığı icraatler ile de doğru orantılı olarak bir takım gazeteci
diye gezinen işbirlikçi yalaka zatlar uydurmadan makaleler yazıp Atatürk’ü
eleştirme hadsizliğine girmişlerdir.
Birinin kalkıp başka birini eleştirmesi
veya "şurada yanlış yaptı” demesi için, O kişinin eleştirdiği kişiden ya
"yaptıkları” ya "icraatları” ya da "fikirleri” bakımından üstün
veya "sözü dinlenebilir” yerde olması gerekir ki eleştiri eleştiri olsun…
Yoksa buna eleştirmek denmez HADSİZLİK
denir.
Şimdi buradan soruyorum o HADSİZLERE ;
ATAM yaptıkları ,icraatları ve
fikirleri , sadece Bir sözü ile Bütün TÜRK Milletine ve yabancı ülkelere söz
geçirmiş iken sen evindeki hanımına ,çocuğuna Söz geçirebildin mi?
…İşte tam bu ayrımda bizler yani Türk
Milliyetçileri devreye giriyoruz;
Çünkü Türk Milliyetçisi; M.Kemal
Atatürk’ü ;
Ne sosyalist, ne Din düşmanı, ne de
tövbe Haşa İlah olarak görür.
Kendisini Türkiye Cumhuriyeti’nin
bağımsızlığında aktif rol alan , Cumhuriyetin kurucusu, Türk Milliyetçiliğinin
yapı taşlarından biri ve Ulu Önder olarak görür. Bizleri Ne Rahmetlinin sosyal
hayatı ne de o zamanın gerekliklerinden biri olan Rusya ile veyahutta başka bir
ülke ile yakın temas ta bulunması ilgilendirir. Bizleri Ancak ve ancak
düşünceleri, fikirleri ve neyi hedeflediği İlgilendirir.
Eğer Biz Türk Ülküsü içerisinde Ziya
Gökalp’i başlarda bir yere koyuyor isek ki koyuyoruz ; M.Kemal Atatürk’ü de
Hemen Ziya Gökalp’in yanına koymalıyız. Çünkü Atatürk’ün de dediği gibi,
"BENİM RUH BEDENİMİN BABASI;ALİ
RIZA BEY,
HEYECANLARIMIN BABASI NAMIK KEMAL,
FİKİRLERİMİN BABASI ZİYA GÖKALP’TİR.”
(Kaynak: Prof. Dr. Hikmet Tanyu,Atatürk ve Türk Milliyetçiliği, s.179, Orhan
Karaveli, Ziya Gökalp'i doğru tanımak,Yusuf Koç-Ali Koç, Tarihi gerçekler
ışığında belgelerle Mustafa Kemal Atatürk, s.21)
Biri "ben Atatürk’ü seviyor ve
fikirlerini benimsiyorum” diyor ise Ziya Gökalp’in hangi fikirde olduğunu
öğrenmeli ve O düstur üzerinde devam etmelidir.
Eğer biri ben "Atatürk’ü
seviyorum” diyor ise ve Ziya Gökalp’ten "faşist” diye bahis ediyor ise
kendi Atatürk severliliğini kontrol etmesi gerekir.
Bununla beraber, Türk Milliyetçisi’nin
hem hayran hem minnetkâr olduğu Cedlerinden Fatih Sultan Mehmed ile , M.Kemal
arasındaki benzerliğe dikkat çekmek isterim.
Peygamberin müjdesine nâil olmuş,
Sultan II. Mehmed, İstanbul’un Türkler tarafından birinci fethinde, feth
ettikten sonra söylediği söz ile , İstanbul’un Türkler tarafından ikinci kez
M.Kemal tarafından feth edildiği 1923 yılındaki, söylediği sözün "aynı”
olmasının tesadüf ile açıklanması mümkün değildir!!!
Fatih Sultan Mehmed’in kendisine karşı
kampanya açmış olan Papa II. Pius'a yazdığı mektupta ;
"İtalyanlarla aynı kökten
olduğumuz ve onlar gibi Rumlardan "Hektor'un kanının intikamını almaya
hakkım” olduğu halde, İtalyanların bana düşmanca davranmalarına ve Rumları bana
karşı korumalarına hayret ediyorum."…söylediği tarihte yerini almışken,
Mustafa Kemal’in de, Sabahattin
Eyüboğlu "Mavi ve Kara" adlı denemeler kitabında Atatürk'ün yanındaki
bir subaya "Dumlupınar'da Troya’lıların öcünü aldık" dediğini, benzer
sözleri 1921'de Sakarya muharebesinde ve 1918’da Haçlılar tarafından işgal
edilmiş İstanbul’un 1923'de ki fethinden sonra da, "Hektor’un öcünü aldım”
dediğini yazdığını biliyoruz.
Hector meselesi uzun bir mesele lâkin
araştırılınca Türk olduğu zaten kanıtlanmış bir bilgidir. İşin garibi ise,
Fatih Sultan Mehmed’e "delice” bağlı olanlar ve Resulullah’ın övgüsüne,
İstanbul’u feth ettiği için mazhar olduğuna inananların, Haçlılardan ikinci kez
İstanbul’u alan M.Kemal’e hakaret etmeleridir.
Allah-û Teâla’nın hikmetleri ve ilâhi
mesajları bunla da bitmez anlayanlara…
13 Kasım 1918'te Haçlılar tarafından
ikinci kez işgâl edilmiş İstanbul'un ;
İlk Fethini Sultan 2. Mehmed'e nasip
eden Rabbim,
İkinci kez Mustafa Kemâl'e nasip eder
,
ve İstanbul'un ikinci kez feth
edildiği 6 Ekim 1923 tarihinde;
İstanbul'u Haçlıya peşkeş çeken ve
1922'de Avrupa’ya kaçan;
Hain Damad Ferit'in canını ,aynı gün
Fransa’nın Nice şehrinde alır...
(6 Ekim 1923 İstanbul'un kurtuluşu ve
Fransa Nice'de Damat Ferit'in ölümü.)
Bitmez "İlâhi Mesaj",
İstanbul'un ikinci feth edilişinin resmi imzasını da Yusuf Akçura'ya nasip eder
Rabbim...
(Mustafa Kemâl Haçlılar'dan İstanbul'u
geri alma görevini Yusuf Akçura'ya vermiştir)
Tabii, bütün bunları bilmeyen hatta
Yusuf Akçura kimdir, onu da bilmeyenlere şimdi ne desek boş…
Zirâ bu ilâhi mesajları görmeyenlerin
bazıları, Atatürk’ü komünist bazıları da din düşmanı deyip sûistimal ediyor.
Bu arada bahsetmeden geçemeyeceğim, şu
sıralar çokça karşılaştığım bir durumdur , birileri M.Kemal Atatürk’e
"Atamız” denmesinden rahatsız olduklarını söyleyip dururlar. Onların
deyişine göre "Ata kelimesi neden sadece Atatürk hakkında söyleniyor da
Teoman, İşbara, Fatih Sultan Mehmet veya Sultan Alparslan v.s gibi ceddimiz
hakkında söylenmiyormuş. Bu durum bu zevatları çok(!) üzüyormuş”…
Şimdi böyle bir söz söylenmesinin ard
niyetli olduğu apaçık bellidir lâkin biz yine de dilimiz döndüğünce cevap
vermeye çalışalım;
Öncelikle ceddimizi , Fatih’i, Osman
Gazi’yi, Şeyh Edebalı’yı …v.s bilmeyen ve sevmeyenden Türk Milliyetçisi olur
mu?
Tabii ki olmaz. Demek ki bahis edilen
büyük zatlar da bizim için Atadır,Ceddir.
İslam literatüründe bir çok
peygamberlerden bahis edilirken, Hz.Nuh (a.s) için "İkinci Adem (a.s)”
diye bahis edilir zirâ mâlûmunuz yok olmuş veya yok olmaya maruz kalmış bir
dünya, insan soyu Hz.Nuh ve ailesi ile tekrardan meydana gelmiştir,
"Teşbihte hata olmaz” der
büyüklerimiz;
Teoman, Sultan Alparslan, Ceddi
Osmanlı..v.s Atalarımız fetih yapmıştır çoğunlukla , yani Üzerine düşman
saldırmış ve yıkılmaya yüz tutmuş, düşmanların bölmeye çalıştığı bir Vatan’ı
tekrar canlandırmaktan daha çok bir beylikten Dünya Devleti kurmuşlardır.
Atatürk ve Silah arkadaşları ise parçalanmaya yüz tutmuş, yabancıların
mandacılık oynadığı ve cirit attığı bir ortamda Vatanımızı kurtarmışlardır.
Biz M.Kemal Atatürk’e ATA diyor isek
saygımızdan, parçalanmakta ve düşmanlar tarafından paylaşılmakta olan bir
Vatanı tekrar topladığı için diyoruz. Yoksa bahis edilen her Ceddimizi bir Ata
olarak kabul etmekte ve hayırlar ile yâd etmekteyiz…
Sonuç olarak M.Kemal Atatürk aynı
bizim için kutsal olan dinimiz gibi sûistimâl edilmeye çalışılmış ve bu iki
değer sûistimal edildiği için Milletimiz bir çok zararlar görmüştür.
Türk Milliyetçisi her şeyden önce
"kelimeleri” veya "şahısları” değil "fikirleri” önemser ve bu
fikirleri hayatına yansıtmaya çalışır. Hayatına yansıtınca zaten o
"kelime” ve/veya "şahıslara” gerekli önemin verildiğini görecektir.
Önemli olan Fikirlerin ne olduğudur?
Şimdi alıntısını yaptığım olay bir
zorlama veyahutta bir şeyler çıkarma değildir sadece bir tespittir.
İsteyen istediği şeye inanmakta
özgürdür...Ricâmız bizim tespit ettiğimiz durum başka yerlere
çekilmesin,objektif bakılsın...
Alıntı;
"Kılıç Alinin Anıları ,Sayfa 659.
,Hulusi TURGUT"
”Atatürk’ün son saatleri…”
Tüm tedavilere rağmen günden güne
eriyen Atatürk, 8 Kasım 1938 günü şiddetli bir rahatsızlık daha geçirdi.
Atatürk, bu sırada Hasan Rıza Bey’e
(bakarak) ‘Saat kaç?’ diye birkaç kez sormuş, Hasan Rıza Bey, her soruşunda
‘Saat 7 efendim’ diyerek cevap vermişti.
Bu sırada kendisine haber verilen
Neşet Ömer Bey de gelmişti.
Adravaya ile Atatürk’e gereken
tedavileri yapıyorlar ve bazı önlemler alıyorlardı.
Neşet Ömer Bey bir ara "Dilinizi
göreyim efendim” diye seslendi.
Atatürk, dilini yarıya kadar çıkardı.
Neşet Ömer Bey, ‘Biraz daha uzatınız
efendim’ diye seslenince,
Atatürk, Neşet Ömer Bey’e bakarak,
”vealeykümüsselam” diyerek gözlerini kapattı.
Atatürk son kez komaya girmişti.
9-10 Kasım gecesini rahatsız geçiren
Atatürk, artık derin bir uykuda gibi yatıyor ve ölümü bekliyordu.
10 Kasım 1938 günü saat 8 gibi bir ara
gırtlağından "Hı Hı Hı” sesleri çıkarmıştı.
Saat 9′u 5 geçe gözlerini son kez
açarak etrafına baktı ve hemen kapattı."
"Onlar; Meleklerin, "Size
selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin" diyerek
tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir." (Nahl suresi 32. Ayet)
...ve ufkumuzu genişletmek adına bir
not.
1932 yılındaki Miraç Kandilinde, Mustafa
Kemal ATATÜRK'in emriyle o zamanki Ayasofya Camii'nde mevlid okunduğunu ve
radyolardan bütün Türkiye ve komşu olan Müslüman ülkelerden canlı olarak
yayınlandığını ve bunun İslam Dünyasında bir ilk olduğunu biliyor muydunuz?
Tabii bu Mustafa Kemal Atatürk'ün
dindar olup olmadığını belli etmez zirâ onu Rabbim bilir.
Ama bazıları gibi Besmele ile Klise
açmadığını düşünürsek en azından Dinimize saygılı olduğu kanaati zihinlerimizde
oluşmaktadır..
İnsanın bir konu hakkında ne düşündüğü
sözlerinden belli olmaktadır.
İsterseniz M.Kemâl ATATÜRK'ün İslâm
Dini ve Peygamber Efendimiz hakkındaki birkaç sözünü paylaşayım böylece
yukarıdaki yazılanlar da bir temele oturmuş olur;
-"Ey Millet! Allah birdir. Şanı
büyüktür. Allah'ın selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun. Koyduğu esas
kanunlar, Kur'ân-ı Azimüşşan`daki ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhunu vermiş olan
dinimiz son dindir. Ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, hakikate uymamış
olsaydı, bununla diğer ilahi ve tabii kanunlar arasında aykırılıklar olması
gerekirdi. Bütün ilahi kanunları yapan Cenab-ı Hak`tır."
(Atatürk`ün S ve D. c. 2, s. 93)
-"Türk Ulusu daha dindar
olmalıdır. Yani tüm sadeliği ile dindar olmalıdır. Dinime, bizzat gerçeğe nasıl
inanıyorsam buna da öyle inanıyorum..."
(Atatürkün Söylev ve Demeçleri, cilt
3, s. 69-70, 29.10.1923, Fransız yazar Maurice Pernotya verdiği demeç)
-"Muhammed Mustafa, peygamber
olmadan evvel kavminin sevgisine, saygısına, güvenine erişti… Fahrıâlem
Efendimiz, sonsuz tehlikeler içinde, tükenmez sıkıntılar ve zorluklar
karşısında yirmi sene çalıştı ve İslâm dinini kurmaya ait peygamberlik görevini
yapmayı başardıktan sonra cennetin en yüksek katına erişti."
1922 (Atatürk'ün S.D.l, s. 262-263)
-"Peygamberimiz Efendimiz
Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara dinî gerçekleri bildirmeye memur
ve elçi olmuştur. Anayasası, hepimizce bilinir ki, şanı büyük olan yüce
Kur'an'daki naslardır. İnsanlara gelişme ve aydınlanma ışığı vermiş olan
dinimiz, son dindir, en eksiksiz dindir."
1923 yılında Balıkesir Zağnos Paşa
Camii'nde minberden söylemiştir:1923 (Atatürk'ün S.D.11, s. 94)
-"Din insanların gıdasıdır.
Dinsiz adam boş bir eve benzer. İnsana hüzün verir. Mutlaka bir şeye
inanacağız. Bu dinlerin en sonuncusu, elbette en mükemmelidir. İslam dini hepsinden
üstündür. Onun hak peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve
Bedir destanını okusunlar. Hz. Muhammed'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer
gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir Meydan
Muharebesi'nde kazandığı zafer, fâni insanların kârı değildir. Onun
peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır."
(Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürbaş,
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, s.2)
-"Büyük bir inkılap yapan Hazreti
Muhammed (sav)'e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri,
esasları korumakla tecelli edebilir."
(Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi,
sayı 100, s.4)
-"O, Allah'ın birinci ve en büyük
kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın
silinir; fakat sonuca kadar O, ölümsüzdür."
(Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk'ün Fikir
ve Düşünceleri, Atatürk ve Din Eğitimi, A. Gürtaş, s. 26)
En son paylaşacağım söz M.Kemâl'in
vefatından 3 ay önce söylediği sözdür ve kaynak devletin resmi yayınıdır...
*(Bunu özellikle yazıyorum zirâ
bazıları, M.Kemalîn ilk meclisi kurarken daha çok bu tür sözler söylediğini
daha sonrasında ise gerçek(!) niyetini ortaya koyduğunu söylerler, bakınız bu
söz vefatından 3 ay önce söylediği sözdür ve kaynak Devletin resmi kaynağıdır)
-"Bütün dünyanın Müslümanları
Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği
talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed'i örnek
almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamiyet'in hükümlerini olduğu gibi
yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve
kalkınabilirler."
(Urduca Yayınlarda Atatürk, A.Ü. Dil
Tarih Coğrafya Fakültesi Yayını, 1979, s. 70-71)
Altını tekrardan çizmek isterim ki;
İnancımıza göre Peygamber Efendimiz hariç Her insan beşerdir dolayısı ile
şaşardır...
Hata yapması da normaldir...
Mesele neye inandığı, neyi ülkü
edindiği, hangi fikre sahip olduğu ve sorumlu oldukları için ne yaptığıdır
Tarihi ve tarihi şahsiyetleri bu
minvâl üzerine okumamız ve incelememiz gerekir...
Bizim bu paylaşımımız ve
derlemelerimiz, Atatürk'ü dindar veyahutta ehl-i iman göstermekten daha çok,
fikriyatını anlatmak için yazılmıştır.
Bu derleme ve paylaşım önce Türk
Gençliğine ve Türk Milletine;
Sonrasında ;
1938'den sonraki bazı yanlışları Mustafa
Kemal Atatürk'e yüklemek isteyen Yobazlara ve Bize Ulu Önderi Sosyalist gibi
tanıtmaya çalışan Sahte Atatürkçülere ithâfen paylaşımdır...
Son sözüm Atatürkçü'yüm deyip komunizm
ve sosyalizm'i Türk Gençliğine dikte etmeye çalışanlaradır...
Ne yaparsanız yapın, ne kadar
uğraşırsanız uğraşın,
BOZKURT'A ORAK ÇEKİÇ TAKAMAZSINIZ!
Ruhun şâd olsun Atam....
NE MUTLU TÜRK'üm!
Murat ÇALIK
*Not: "Türk" adına sevdası
ile tarihe adını not ettirmiş, Türk Birliği için yanıp tutuşmuş,
Kahramanmaraş'ın tepesine Bozkurt'lu Türk bayrağı heykeli diktirmiş, kendi
zamanında karşılıklı yazışmalarda ve konuşmalarda san olarak arkadaşlarının
"Başbuğ" diye hitap ettiği bir kişiye, Milliyeti ve Milliyetçiliği
kabul etmeyen bir ideoloji olan "Sosyalizm"i benimsedi diye iftira
atmak,
Dünya tarihinde ilk kez Bir mevlidi
Radyo yayını ile hem Ülkesine hem de komşu Müslüman Ülkelerine radyodan
yayınlatan, Rabbinin Kelâmı'nın anlamını bilsinler diye soydaşlarına Kur'an-ı
Kerim'in Türkçe Meâli'ni hediye eden birine Rabbimin işine karışarak sümme hâşâ
"Dinsiz" diye iftira etmek....
Yalandan,İftiradan ve Günâh almaktan
Rabbime sığınırım...
24-01-2016
.