Tarihî hatıraların diriltilmesi (ihya
edilmesi), hayatın emri olup sadece geçmişin değil geleceğin de çağrısıdır.
Dolayısıyla her şahıs için de geçerli olduğu gibi, toplumun her yöndeki
ilerlemesinin birinci şartı kendi kendini tanımasıdır.
Bugün, tarihî ilişkilerin
hatırlanması, herhangi bir halk için önemli olduğu gibi, Kırgızistan halkı için
de büyük önem taşımaktadır. Genelde, kendi kendini tanıma süreci mutlaka 3
sosyal zamanın -geçmiş, bugün ve gelecek- 3 safhasının birleştirilmesini
öngörmektedir. Geçmişe geriye bakılamaz gidiş, hiç de geleceğe gidişten iyi
değil. İkisi de "ortasının kaybedilmesi" anlamına gelmektedir; yani
hayat sürecinin tek gerçek merkezini oluşturan şimdiki zamanın kaybı demektir.
Dünya tarihine tüm halklar, her zaman
girmemektedirler. Her biri, kendi ilkelerine göre, kendi zamanı geldiğinde
ortaya çıkar.
Kırgız devlet bünyesi en derin köklere
sahiptir. O, tüm Türklere has devlet bünyesi tarihi ile koparılamayacak tarzda
bağlantılı ve aynı zamanda onun bölünmez bir kısmıdır; Kırgız halkı ise başka
Türk halklarla beraber, yanı sıra tüm Türklere has eski devlet kavramlarının
(hükümdar seçimliliği, "EL" adlı zadegan kuruluşu, özgün vergi
sistemi, dışarıdan tehlike geldiği takdirde birlikte karşı çıkma vs.)
yaratıcısı ve koruyucusu olarak bilinmektedir. Kırgızlar, tüm Türklere has
devlet bünyesinin kökünde durarak aktif bir şekilde söz konusu devlet bünyesini
yaratıyorlardı.
Asya kıtasında Kırgızlar, Çinlilerle
beraber en eski halktır. Kırgızlar hakkında ilk tarihî bilgiler, "Şi
Tzi" (Tarihî Yazılar) adlı ilk Çin kaynakçasında yer almıştı. Onlar, kendi
devlet bünyesini oluşturan halklar arasında ilk sıralarda yer alarak VI-VII.
asırlarda Yenisey kıyısında fevkalade büyük başarıları elde etmişlerdi. O
zamanları Bizans, Çin, Arap ve Pers tarihçileri, Kırgızlar hakkında saygılı
tarzda yazıyorlardı. Kırgızların Yenisey Devleti ekonomi olarak çok hızlı
gelişiyordu. Ulu İpek Yolu'nun Transasya hattından bu tarafa Kırgız Yolu olarak
bilinen bir kol ayrılıyordu. Bu devletin ekonomik refahı, iyi bir devlet
yönetimi (yönetiminin başında aco veya sonradan kağan unvanına sahip olan
hükümdarlar vardı), yetişmiş memurlar, güçlü asker ve profesyonel diplomatik
hizmeti sayesinde sağlanmıştı. Kırgız aco büyükelçilerini, saygı ve hürmetle
Çin imparatorları ve Türk kağanları kabul ediyorlardı. Uzmanlar tarafından
"Orhunyenisey yazısı" olarak tanınan Kırgızların kendi yazısının
yaratılması, Kırgız kültürünün Yenisey'deki en yüksek başarısı olarak
bilinmektedir.
Sonradan Kırgız Devleti Tyan-Şan'da
devam ediyordu. Tarihçiler, bu çağdaş Kırgız Devleti'nin eski Türk uygarlığının
merkezi olduğunu ifade ediyorlar. VII. asırdan XIII. asra kadar Kırgızistan,
her birinin yerini alan Türk devletlerinin-Batı Türk, Türgeş, Karluk ve
Karahanid kağanlıklarının- siyasî-idarî sahası idi.
Çağdaş insanlar, bunları en kültürel
Türk devletleri olarak nitelendiriyorlardı. Tyan-Şan'daki eski Türk devleti
bünyesi, Cengizhan askerleri tarafından yıkılmıştı.
1293'te Mongol askerleri, Kırgız
askerini yenmişlerdi. Yönetimi yürüten üst tabaka Kırgızlar yok edilmiş olup,
Yenisey Kırgızların devleti tamamen yıkılmıştı, kendileri ise başka Türk
soylara dağılmışlardı. X. asırda Altay Kırgızların bir kısmı Tyan-Şan'a
(şimdiki Kuzey Kırgızistan) taşınıp burada tamamen yerleşmişlerdi. Onlar, çok
sayıdaki yerli urukları özümleyerek Kırgız halkın yeni etnik yapısını teşkil
ettiler. Bu tarihi olay XV. asrın sonunda-XVI. asrın başında gerçekleşmişti.
Kırgızların bir sonraki devlete olan yolu son derece zor ve uzundu.
Bilindiği gibi, zaman, acımasız ve
mutlak bir kudrete sahiptir. O, her şeyi mahvediyor ve yeniden yaratıyor;
manzaraları ve etnosları, devletleri ve kültürleri, zamanında VIII. asrın
mükemmel Türk yazarı Yollık-Tegin bunu anlayıp şöyle bir kehanette bulundu:
"Gelecek nesillerin en önemli vazifesi atalarını, olayların unutulmasından
korumak ve ancak o zaman hayatımızın ipi kopmayacak."
Bizim atalarımız ise mert ve
özgürlüksever insanlar idi, asırlar üzerinden kendi aklımızda ve kalbimizde
onlar hakkında anılarımızı saklayıp, "Türk ruhu" diyebileceğimiz her
şeyi korumamızı onlar hakettiler.
Sovyet döneminde Kırgızlar için yeni
devir başladı ve Kırgız Devleti'nin oluşturulması için mücadele eden Kırgız
halkının genç, becerikli ve akıllı oğulları cumhuriyetin siyasî hayatında
ortaya çıktılar. Bu 1920'lerin sonu-1930'ların başlangıcı idi.
Bugünkü sınırlar çerçevesinde Egemen
Kırgız Devleti'nin oluşturulması için formal olanakların temeli, 1924 yılının
Ekim ayında atılmıştı. O zaman Rusya Federasyonu içerisinde Kara-Kırgız özerk
bölgesi kurulmuştu. Sonra 1926'nın Şubat ayında Kırgız Özerk Sovyet Sosyalist
Cumhuriyeti olarak, daha sonra da 1936'da ise Kırgız Sovyet Sosyalist
Cumhuriyeti ilan edildi, yani SSCB içerisindeki cumhuriyetlerindan biri oldu.
Tarihten belli ki, Rusya'ya gönüllü
girerek (1863) Kırgızistan dış düşmanların yayılcılığından kurtulmuştu.
Kırgızistan'ın ekonomik potansiyelinin kalkınmasında Sovyetler Birliği'nin
rolünün büyük olduğu şüphesizdir. Yanı sıra şehirler ve fabrikalar kurulmuştu,
madencilik, sağlık ve eğitim sektörlerine büyük yatırımlar yapılmıştı.
Kırgızistan'ın ekonomisinde anahtar dal olarak bilinen enerji potansiyeli hızlı
bir şekilde geliştirilmişti.
Bağımsızlığımızın ilk günlerinden (31
Ağustos 1991) itibaren biz, sabit "kendi yolumuzu" seçtik-demokratik
ilerleme, söz ve düşünce özgürlüğü. İnsan haklarında uzman olan uluslararası
kuruluşların eksperlerine göre, insan haklarının sağlanması konusunda
Kırgızistan, Almanya ve Finlandiya gibi devletler aynı sıradadır.
Devletçiliği edindikten sonra Kırgız
Cumhuriyeti ilk defa kendisi uluslararası arenaya çıkarak dünya camiasının
bütün haklara sahip olan üyesi olarak bağımsız dış politika istikametini
gerçekleştirme hakkına sahip oldu. Her egemen devlet gibi, şimdi Kırgızistan
da, kendi ulusal çıkarlarına, amaçlarına, ilkelerine sahiptir ve bununla
beraber "emniyet" kemerinin oluşturulması, komşu ülkelerle karşılıklı
iyi niyet komşuluk ilişkilerinin oluşturulması ve istikrarlı, hızlı
sosyal-ekonomik ilerlemenin sağlanması için gerekli dış şartları içeren
yürütülmekte olan dış politika temel önceliklerine sahip oldu.
Bizim ilk adımlarımız, Kırgız
Cumhuriyeti'nin hukukî alt yapısının oluşturulmasına yöneltilmişti. Devlet
yapısını ve yeni piyasa ekonomik ilkelerini tespit eden kanunlar hazırlanmıştı.
Bağımsızlığının ilk iki yılı içerisinde Kırgızistan 87 ülke tarafından kabul
edilmişti, stratejik bakımdan önem taşıyan partnerlerle -ABD, Japonya, Almanya,
Türkiye, İsviçre, Malezya, Çin, Hindistan ve Pakistan ile- ikili ilişkiler
sağlanmıştı. Bunların hepsi genç cumhuriyetimiz için sağlam bir temel olup
ekonomik reformların gerçekleştirilmesine yol açtı.
Başarılı bir bağımsız ekonomik
politika gerçekleştirmek için bizim tek stratejik varyantımız vardı:
Karşılaştığımız sorunlardan bağımsız olarak kendi çözüm yolumuzu seçmemiz
gerekiyordu. İşte bunu esas alarak BDT ülkeleri arasında birinci olarak kendi
millî para birimimiz olan Kırgız Som'u uyguladık. Bu olay Mayıs 1993'te
gerçekleşmiş olup neticede Kırgız Som'u bugün itibarıyla sadece bölgede değil
BDT çerçevesinde de istikrarlı dövizlerden biridir.
Ekonomik reformların son üç yılı
içerisinde biz iki esas sorunu çözdük; biz, ekonomik ilerlemeye yol açacak
seviyeye kadar enflasyon hızını düşürerek makroekonomik istikrarı elde ettik.
Bu da, uluslararası finansman kuruluşlar ve dost kredi veren ülkeler tarafından
gösterilen teknik ve finansal yardımları sayesinde elde edildi. Ancak yalnız
makroekonomik politikanın gerçekleştirilmesiyle yetinmedik. Bunun dışında
ekonominin geniş çaplı yapısal rekonstrüksiyonun gerçekleştirilmesi, rantable
olmayan eski ekonomi yapısının değiştirilmesi ve onun idarî sisteminin yeni
piyasa mekanizmalarıyla değiştirilmesi gerekirdi. Böylece devlet
mülkiyetlerinin geniş çaplı özelleştirilmesi, işadamları ve girişimciler
sınıfının oluşturulması, bu sürecin başlangıcı oldu. Tarafımızdan zirai
reformlar başlatılmış olup oldukça başarılı şekilde gerçekleştirmektedir.
Rantable olmayan ve büyük hacimli olan "kolhoz-sovhoz" sistemlerin
yerine özel çiftlik işletmeler kuruldu. Ülkemizde toprak piyasası oluşturulmuş
olup geliştirilmektedir. Bununla beraber tüm çaplı sanayi tesislerin
reorganizasyon süreci de başlatıldı.
Şimdi, yani istikrarlı ekonomik
sistemin kuvvetli alt yapısı atıldıktan sonra, artık diyebiliriz ki ekonomik
reformların birinci merhalesi tamamlandı. Ve bu çerçevede geçen 1996 yılını,
katı değişiklik dönemeç yılı olarak nitelendirebiliriz.
Şüphesiz ki gayrisafî millî hâsılada
%5.6 olumlu artışın elde edilmesi, 1996 yılının ana başarısı olarak nitelendirilmektedir.
Yanı sıra yeni işletmeler faaliyete
geçirilmiştir. Tabii ki bunların en büyüğü Türk "Enka" şirketinin de
katkılarıyla inşa edilen Kumtör altın maden tesisidir. Bunun dışında
Djalal-Abad petrol rafine işletme tesisi ve çocuk besleme ürünleri tesisi inşa
edildi.
Türk şirketlerin aktif çalışmaları
nezdinde "Koka-Kola" üreten Bişkek fabrikası ve çay fabrikası
faaliyet göstermektedir. Bu projelerin gerçekleştirilmesinde "Anadolu
Şirketler Grubu" ve "Beta-Çay" gibi Türk şirketleri yer almışlardır.
Başka bir Türk şirketi olan "Entes", Kırgızistan'ın güney ve kuzey
bölgelerini bağlayan ana ulaşım yolu rekonstrüksiyonu ihalesini aldı.
Ülkemizin enerji programı projelerinin
hayata geçirilmesinde "Barmek Holding" direkt katkıda bulunmuştur.
Gelecekte ise Türk iş dünyasının devleri olarak bilinen "Yaşar
Holding", "Kombassan Holding" ve "STFA Holding" gibi
şirketlerle işbirliği oluşmak üzeredir.
Bunun dışında, yanı sıra çaplı
projelerin hayata geçirilme çabaları hızla sürdürülmektedir. Bunların arasında
"Manas" dış hatlar havaalanının modernizasyonu, yüksek voltajlı
elektrik hatları inşaatı ve bütün dünya ile enformasyon alış-verişini
sağlayacak telekomünikasyon sisteminin son teknoloji ile donatılması ile ilgili
çalışmalar mevcuttur. Son yılların en önemli projesi olarak nitelendirilen
Kumtör tesisin işletilmesiyle ilgili büyük umutlarımız vardır.
"Kumtöraltın" projesinin gerçekleştirilmesi, Kırgızistan'a yılda 15
tona kadar saf altın sağlayacaktır, yani cumhuriyetimizin altın-döviz rezervlerin
artmasını sağlayacaktır ki bu, cumhuriyetimizin ekonomik bağımsızlığının
sağlanması, para sisteminin pekiştirilmesi ve devlet bütçesi kaynağı açısından
çok önemlidir.
Dünya standartları ürünlerini
üretebilecek (sonra da bölgesel ve dünya piyasalarında satılacak) malî-istihsal
oluşturulması, Kırgızistan'ın öncelikli hedeflerinden biridir.
Kırgızistan, Dünya Ticaret
Teşkilatı'na üye olma çalışmalarının son safhasındadır. Kırgızistan'ın DTT'ye
üye olmasının, yeni ufuklar, yeni piyasalar açacağına inanıyorum.
Olumlu gelişmeler politikada da yer
almıştır. Bağımsızlığa kavuştuktan sonra Kırgızistan, BM, AGİK vb. gibi
uluslararası teşkilatların bütün haklarına sahip üyesi oldu.
Demokratik gelişmeye tercihlerini
vererek ve dünya süreçlerinin değerlerinin farkında olarak Kırgızistan
bağımsızlığının ilk günlerinden itibaren barıştırıcı faaliyetlere aktif şekilde
katılmıştır. Örneğin, Kırgızistan'ın girişimleri nezdinde kan dökülmesine son
veren Dağlı Karabah meselesinin tanzimi konusundaki barış görüşmeleri
başlatılmıştı.
Mayıs 1997'de yakın komşumuz olan
Tacikistan'da yer alan silahlı ihtilafın çözümü konusundaki barış görüşmeleri
Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te gerçekleşmişti.
Kendi küçük boyutlarına rağmen politik
veya ekonomik reformları aktif bir şekilde sürdüren Kırgızistan, bağımsızlık
yılları içerisinde yeni bir şekil alma yolunda önemli mesafe kat etmiştir.
Bizim toplumumuz, yani Kırgızistan halkının geçirdiği değişikliklerinin
vasfının geri dönülmez olduğunu artık söyleyebiliriz.
Tabi ki, yapılanların hepsi daha
yapılacak olanların ufak bir kısmını teşkil etmektedir. Önümüzdeki yol hiç de
basit değildir, aksine büksül ve inişli yokuşludur. Dünyadaki hiçbir ülkede ve
hiçbir zaman reformların uygulanması kolay olmadı. Buna her zaman zorluklar,
tam olarak anlamama, tehlikeler ve hatta mukavemet refakat etmiştir.
Gitmek üzere olan XX. yüzyıl,
esnasında nükleer silahlanma ve ideolojiler yarışması hakim olan sarsıntılı ve
olaylı bir yüzyıl oldu. Gelecek olan yüzyıl da yarışma yüzyılı olabilir, ama bu
yarışmanın intelek, eğitim, yeni teknoloji ve bilgi alanında bir yarışma olması
gerekir. Bağımsız Kırgızistan, bu yarışmada kendine layık yer alabilir ve
almalıdır.
İnanıyorum ki 5 yıl önce keşfettiğimiz
demokrasi çağı, daha sonra vatanımızın refah ve mutluluk devrine dönecektir.
Ben iyimserim ve yeni nesillerin geleceğinin açık olacağına inanıyorum.
.