Çin deyince
aklıma zulüm gelir. Ki işkencenin kitabını da yazsa yazsa Çinliler yazar. Zaten
ejderha tarih boyu sadece Çin’in değil aynı zamanda Çin zulmünün de sembolüdür.
Zulüm
deyince aklıma Doğu Türkistan gelir. Türk ve İslam Dünyasının en perişan, en
yalnız ve en sahipsiz coğrafyası... 1949'dan beri başlarına gelmeyen kalmadı.
DİNMEYEN KAN DOĞUTÜRKİSTAN kitabını biraz karıştırırsanız yatıştırıcı hap almak
zorunda kalırsınız:
“İnsanları canlı canlı kuyulara doldurup ölüme
terketmek / İnsanı iki arabaya birer bacağından bağlayıp arabaları farklı
istikametlere hareket ettirerek ortadan ayırmak / İnsanların karınlarını delip
içine taş, toprak ve pislik koymak / İnsanı küçük sandıklara iki büklüm halinde
katlayarak koymak ve ölünceye kadar bırakmak / İnsanlara ‘artık ölüm vaktiniz
geldi, hadi son ibadetinizi yapın’ deyip namaz kılmak için teşebbüs edenlere ‘Söyle
bakalım, namaz kılmayı sana kim öğretti’ diyerek işkence yapmak / Zorla domuz
eti yedirmek / İnsanların gözlerine iğne sokarak kör etmek / İnsanı ağaca
bağlayıp, hedef tahtası olarak kullanmak / İnsanın gözü önünde ailesinin kadın
ve kızlarına tecavüz etmek / Katledilen insanların kanını diğerine içirmek”
20 bin Uygur Türkü idam için sıra
bekliyor. Bir de yetkiler ve uygulamalar var:
“Polis,
Doğu Türkistanlı bir Türkü 4 yıla kadar hapse atma yetkisine sahiptir / İdam
edilenlerin organları iç ve dış pazarlarda satılır / Karşılıklı komşuluk
ziyaretleri yasaktır / Asker - polis istediği zaman bir Türk’ün motorlu aracına
ve malına el koyabilir / Yüzde 85’i çiftçi olan Uygur Türklerinden güneş
vergisi de dâhil toplam 28 çeşit vergi alınmaktadır/ Postanelerdeki Çinli
memurlar okunaksız mektupların sahiplerini ‘şifreli yazıyor’ diye
tutuklatabilir / D. Türkistan’da 1’den fazla çocuk dünyaya getirmek yasaktır.
Bu sebepten 1995 yılında Yarkent Vilayetinde aylar süren operasyonla 30 bin
çocuk ve 450 kadın katledilmiştir. Annelerinin rahminden alınan yavrular
kurulan seyyar imha fırınlarında milletin gözü önünde yakılmıştır/ 1964
yılından beri Lop Nor bölgesinde yapılmakta olan nükleer denemeler sebebiyle
300 bin Türk hayatını kaybetmiştir / Hotan Vilayetinde 1991 yılında zorunlu
olarak Kollektif Kürtaj Operasyonuna tabi tutulan anne sayısı 18.765’dir / Oruç
tutmak, namaz kılmak, sakal bırakmak, başörtüsü takmak, cenaze töreni yapmak
yasaktır / Her yıl 600 bin Çinli Doğu Türkistan’a göç ettirilmektedir / Dağ
köylerinde kota fazlası dünyaya gelmiş Türk çocuklarına nüfus cüzdanı
verilmemekte, okula alınmamaktadır. Ve bu gibiler Çin gizli servislerince ‘Organ
Ticareti’ için kaçırılmaktadır / D. Türkistan’daki neşriyatın ancak yüzde
16’sıTürkçedir / 500 bin Türk çalışma kamplarında son derece ağır şartlar altında
çalışmakta olup bilinen kamp sayısı ise 19’dur”
Fakat
Çin’le toplam ticaret hacmimiz 28 milyar dolar ve 260 milyar dolarlık
ithalatımızın 3’ncü büyük ortağı (% 9) bu zalim adamlar. Hani o oyuncaklar?
Fakat bizim
için hep 'orda bir köy var uzakta' şarkısıydı onlar; Doğu Türkistan, Gökbayrak
ve Uygurlar.. Hani o çok Müslüman’ız ve çok Türk’üz ya, hani İslam İşbirliği
Teşkilatı’nda 57 İslam ülkesi var ve Türkiye 17’nci büyük ekonomi ya; bu yüzden
zulüm soluyoruz da duymayan-konuşmayan- görmeyen ama mal alıp satmayı bilen
kendini ve kurnaz zanneden maymunu oynuyoruz
Allah
rızası için şu Tayland’a sığınan 360Müslüman Türk kardeşimizi Türkiye’ye
getirin de azıcık yüreğimiz soğusun. Ve yağan kar beyazlığında Al Ay-yıldızdan
Mavi Ay-yıldıza, Anayurt’tan Atayurt ’ayol olsun.
Hep o Murat
Yılmaz Usta’nın karikatüründe kaldı aklım:
Süleyman PEKİN