Tarihten Bir Açılım Hikayesi…

Bora İyiat
Son birkaç yılın sürekli gündemde olan kavramı açılım, kimilerine göre Türk milleti bu kavramla daha çok yeni tanışıyordu ve o süslü ambalajlı paket açıldığında bir mucize olacak akan kan durduğu gibi bir anda her şey güllük, gülistanlık olacaktı.

  Hakikat bu muydu? Hayır, aslında sadece tarih genel kuralını bozmuyor ve yeniden tekerrür ediyordu.
  Osmanlı İmparatorluğu 15 yüzyılda Akdeniz’in büyük ve stratejik adası Girit’i Venediklilerden aldı. Adanın iskanı noktasında bu kez Balkanlardan farklı bir uygulamaya giderek zorunlu iskandan vazgeçerek Anadolu’dan göçü kendi seyrine bıraktı. Ancak, kısa süre içinde adaya yapılan göçler ve adayı korumakla görevli olan Osmanlı askerlerinin evlenme yasağının kaldırılması neticesinde Rum kızları ile yapılan evlilikler, din değiştirmeler ve göçler ile birleşince elli yıl kadar kısa bir sürede demografik dağılım adada Türk ve Rumlar arasında neredeyse eşitlendi. Küçük bir kara parçasında yaşayan bu insanlar arasında artık yakın akrabalık ilişkileri söz konusu idi. Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamaya başlaması ve Rusların da kışkırtmaları ile birlikte 1768 yılında zengin bir tüccar olan Yanis Daskoloyanis liderliğinde adadaki Rumlar isyan ettiler neyse ki söz konusu isyan Osmanlı tarafından kısa sürede bastırıldı. Ancak araya kan girmişti artık bir arada yaşama noktasında hiçbir sorunları olmayan Rumlar ve Türkler birbirlerine düşman olmuşlardı.
Tarih 1821 olduğunda bu kez isyanın adresi Mora olacaktı ve ateş kısa sürede yeniden Girit’e sıçradı. Rumlar bu kez daha büyük bir hınçla Türkleri katlediyor, camileri yakıyor, çiftlikleri talan ediyorlardı. Mısır2dan yardıma gelen Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın birlikleri isyanı yıllarca güçlükle bastırabildi. Düzenli Osmanlı ordusu çete savaşına alışmamıştı çok fazla şehit verildi. Navarin felaketi, Rus harbi ardından Yunanistan batılı destekçileri ile enosis yani büyük Yunanistan hayalini gerçekleştirme hayaline çok yaklaşmıştı. Girit Rumları bu kez de Yunanistan2a katılmak için yeniden ayaklandı. İsyan yeniden bastırıldı ancak her isyanda hak elde eden Rumların taleplerinin ardı arkası gelmiyordu. Osmanlı, Girit için “Açılım” yapmaya karar verdi.
  Hemen açılım maddeleri hazırlanarak uygulamaya geçirildi;
  1. İlk şart, askeri harekât hemen durdurulmalıydı.
2. Ayrıca silah bırakacak isyancılar için umumi af çıkarılmalıydı.
3. Girit yoksuldu; ada halkı iki yıl vergiden muaf olmalıydı.
4. İdari reformlar da yapılmalıydı; Padişahın atayacağı valinin biri Türk, diğeri Rum iki yardımcısı olmalıydı.
5. Ayrıca resmi yazışmalarda Türkçe zorunluluğu kaldırılmalıydı.
Osmanlı açılımı kabul etti. Türkler için görünürde bir sorun kalmamıştı. Evlerine geri dönen Türkler artık açılıma şüphe ile yaklaşmak yerine destek veriyorlar bu açılı yapanlara dua ediyorlardı. Kısa süre sonra Açılım yıkıcı etkisini gösterecekti Girit’te şımaran Rumlar hamilerine güvenerek yeniden ayaklandı. Olan, köylerine dönen açılım kurbanı Türklere oldu: Evleri, tarlaları yakıldı; canlarından oldular. Osmanlı ordusu yine isyancıların peşine düştü. Devreye yine Avrupalılar girdi. Onların bastırmalarıyla, Girit’e özgü imtiyazlar tanındı; yani yeni bir sözleşme/açılım yapıldı. Daha fazla uzatmaya gerek yok bugün Girit’in kime ait olduğu zaten her şeyi anlatıyor.
İşte tarihten örneği ile aslında bir psikolojik tutum ve algı değişikliği operasyonu olan “Açılım” kavramının neticesi…

Bora İYİAT